Cuma, Kasım 8, 2024

Cumhuriyet Kolay Kurulmadı

Birinci dünya savaşı sonunda mağlup sayılan Osmanlı Devleti Toprakları, Osmanlı’nın savaşa girmesinden aylar önce imzalanan Londra Antlaşmasıyla (Rusya dışında) planlanan şekilde paylaşılmıştı. Sevr Antlaşması Adı barış antlaşması olan ancak aslında tam olarak Türkleri haritadan silmek anlamına geldiğini tüm halkımız kısa sürede fark etmişti.
Daha sonra imzalanan Sevr Antlaşmasıyla Türklere neredeyse yaşam alanı bırakılmıyordu. Sevr antlaşmasının hükümlerine dayanılarak İtilaf devletleri tarafından yurdumuz hızlı bir şekilde işgal ediliyordu. İngilizler İstanbul dan, Yunanlılar Ege’den, İtalyanlar Akdeniz’den, Fransızlar Güney Doğu Anadolu dan işgale başlamışlardı.

Winston Churchill tarafından hasta adam olarak nitelendirilen Osmanlı Devleti kendini savunamaz duruma gelmişti. Birinci Dünya Savaşının yaraları sarılamadan yeni yaralar açılıyor ve en acısı halkımız Orta Asya dan göçle geldiği, her karış toprağını kanlarıyla suladığı bu aziz vatanda ilk defa esaretle karşı karşıya kalıyordu. Evler yağmalanıyor, ateşe veriliyor, insanlarımız öldürülüyor türlü zulümlere maruz kalıyorlardı. Esaret altında yaşamaktansa ölmeyi bin kere yeğleyen asil milletimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde Anadolu da gizli gizli örgütlenmeye başlamıştı. Her bölgede milletimizin ileri gelen seçkin insanları kongrelerle bir araya gelmeye vatanın geleceğini tartışmaya başlamışlardı. İstanbul da ise bazı kesimler Amerikan mandasını savunurken bir kısımsa İngilizlerin himayesine girmenin daha mantıklı olduğunu savunuyordu.

Sonuçta Milletin dediği olacaktı asırlardır esaret yüzü görmeyen Asil Milletimiz esarete Anadolu dan baş kaldırmıştı. Hem de ne başkaldırış. Sanki bir çığ kopmuştu Anadolu dan. Milletimizin bağrından kopan bu çığa memleketimizin her yerinden katılımlar büyüyor, büyüyordu. Bu vatan sevgisinin büyüklüğü Milletimizin asilliğinden ileri geliyordu. Bu sevgiyle düşmanları topraklarımızdan atmak için düzenli birlikler kuruluyordu. Birçok köylümüzün gittiği bu vatan mücadelesinde özgürlük uğruna şehit olup köyümüze dönemedikleri gibi, köyümüze gelen askeri birlikte görevli olup ta nereli olduğu dahi bilinmeyen On iki Anadolu yiğidi kendi köylerine, memleketlerine dönememişlerdi.

Yaşlılarımızın anlattığına göre kurtuluş savaşında taarruza hazırlanan askeri birliğin köyümüzde (TEZ KÖYÜ) bulunduğu sırada, köyümüzde iki gencin düğün töreni yapılmaktaymış. Köyümüzde düğün devam ederken Çatallı Köyü’nün Çirişli tepe istikametinden gelen yunan savaş uçakları düğün evindeki damın başında asılı bulunan bayrağı fark ederek köyü bombalamışlar.

Yapılan bu bombalama sonucu Sertabip Binbaşı Doktor Numan Bey ve 11 Anadolu aslanı şehadet şerbetini köyümüzde içerek ebediyete göç etmişlerdi. Nice gidip de dönemeyen başka memleketlerde şehit olup oraları yurt tutan köylülerimiz gibi onlarda bizim köyümüzü yurt tutmuşlardı.

Her yıl izine gittiğimde köyümüzdeki şehitliği ziyaret ederim. Alperen ve Sertabip Binbaşı Doktor Numan Bey’in mezarının 3-5 metre yukarısında bulunan mezar taşında "ŞEHİT 11. FIRKA ASKERLERİNDEN BİRİ RUHUNA FATİHA" yazılı şehit mezarı bende tarif edilemez bir duygu yoğunluğu oluşturur. Gözlerim buğulanır, sanki boğazım düğümlenir, beni benden alıp çok uzak yıllara götürür. Burada yatan askerlerimiz kimdiler, adları neydi, nereliydiler, arkalarında kimleri bıraktılar gibi.

Elbette bildiğim bilgilerde vardı, Ortak isimleri Mehmet’ti, Mehmetçikti vatanına göz diken düşmanları vatanından atmak için buradaydılar. Belki onlar göremedi, duyamadı ancak Sertabip Binbaşı Doktor Numan Bey’in cebinden çıkan not kâğıdında yazılı
"VATAN YOLUNDA KOŞARKEN BURAYA DÜŞTÜM,
DÜŞMANDAN ÖÇ ALMADAN DÜNYADAN GÖÇTÜM,
SÖYLE ZAİR MİLLETİM İNTİKAMIM ALDIN MI?"
Dizelerine sorulan sorunun cevabını kahraman ordumuz 9 Eylülde düşman askerlerini denize dökerek vermişti. O savaşta isimlerini bilmediğimiz nice Doktor Numanlar, Nice isimsiz yiğitler şehit olmuşlardı. Niçin?

tez_koyu_sehitlik

Bu sorunun cevabını hepiniz biliyorsunuz ama ben yinede hatırlatmadan geçemeyeceğim. Evet onlar o Aziz ŞEHİTLERİMİZ Vatan için, namus için, bayrak için hiç çekinmeden canlarını feda etmişlerdi. Bu vatanın topraklarını, evlatlarını, ananelerini, örf ve adetlerini ve tüm değerlerini bizlere emanet ederek ebediyete gittiler.

Cumhuriyetimizin 86. yılını kutlarken şu soruyu kendimize sorma zamanı gelmedi mi? Emanetin sahipçisi olarak emanete ne kadar sahip çıkabildik?

Bu vatan uğruna canlarını veren tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Allah hepsinden razı olsun, mekânları cennet olsun.
 Kaynak :
http://www.tezkoyu.com

RELATED ARTICLES
- Advertisment -

Most Popular

Recent Comments