Kim Bilir

Virüsün yükü, bindikçe biniyor üstümüze. Sevdiklerimiz, tanıdıklarımız, her gün daha çok rahmetli oluyor. Ölüm hak. Hüküm Allah’ın. Ölüme çare yok. Tamam. Tamam olmasına tamamda daralan çember boğdukça boğuyor hepimizi. Ölümler de cenaze merasimleri de sessiz sedasız artık.

0
159

Yaprak dökümü, bu yıl daha yoğun yaşanıyor.
Acı daha da katmerleniyor bu yıl. Bu yıl hasret, özlem vb. daha bir başka yaşanıyor.Bu yıl; gönlümüz dar, gönlümüz eğlenmiyor; gönül hoşluğu, gönül huzuru yok.
Ciğerparelerimizle kucaklaşmıyoruz.
Sevdiklerimizin cenazesine katılamıyoruz, hastalarımızı ziyaret edemiyoruz.
Hatıralar abanıyor üstümüze. Yordukça yoruyor hepimizi.
Bir yanımız hazan, bir yanımız ölüm, içimiz hüzün …
Güzellikler, maalesef, yabancı artık bize.
Genci de huzursuz kocası da. Öğretmeni de öğrencisi de tedirgin. Çalışanı da memnun değil çalıştıranı da. Darmadağın yanımız yöremiz. Nasıl oldu, n’oldu bilemiyoruz. Silkinsek de kendimize gelemiyoruz bir türlü.
Yokluk, sefalet; acımızı artırdıkça artırıyor.
En çok sevdiğimiz, en yakınımız dediğimiz de bizden uzaklaşıyor. N’oluyor bize böyle.
Derman aradıkça, çareye yaklaştıkça çok şey; serap olup gidiyor avucumuzda. N’oluyor bize böyle.
Virüs bulaşmadıysa da hüzün hastalığına karşı koyamadık. Hüzün hastalığı mı hazan vurgunu mu pek bilemedik. Ne yaparsak yapalım yaşama sevincimiz maalesef azalıyor.
‘İnsanın ağısını insan alır.’ demiş atalarımız. Atalarımız, ‘Hâl hâlin yoldaşıdır’ da demiş. Demiş demesine de el ele göz göze sohbet muhabbet yok artık. Yok artık eski gülüş cümbüş.
Yemenin içmenin de tadı yok. Ne yediğimizin çoğu kere farkında bile değiliz. Vitaminlere saldırdık adeta. Bilmediğimiz, zamanında belki pek de umursamadığımız ‘bağışıklığımızı’ vitaminlere emanet ettik neredeyse.
Hazan bu yıl daha mı çok abandı üstümüze bilemiyorum.
Bilemiyorum hüzünde bu kadar ortak olduğumuz başka bir yıl oldu mu?
Ölümler, bu yıldan daha çok üst üste geldi mi bilemiyorum.
Bilmiyorum, bilemiyorum; artık sormak da istemiyorum.
Kendimizin, toplumumuzun, insanlığın sağlık ve selameti için bu ara, bu ay, bu yıl mücadele ediyoruz.
Sabır ve tevekkülü elden hiç bırakmadan azim ve karalılıkla mücadeleye devam edeceğiz hayırlısıyla. Başaracağız inşallah. Hep birlikte başaracağız. Birimizle değil birbirimizle daha güçlü olacağımızı bilerek mücadeleye devam edeceğiz. Gücümüz yettikçe umudumuz da artacak.
Geçeceğine inanıyor, çabuk geçmesi için dua ediyorum. Kurallara uyuyorum, uymanızı istiyorum; o kadar.
Sanallığını bile bile, iyi kötü kendimizce vakit geçirdiğimiz; hâlimizce hâlleştiğimiz; kendimizi sakladığımız; hemen herkesin de kendini sakladığını bildiğimiz ‘sosyal medya’ da sanallıktan vazgeçti artık. Acımasız ölüm ve çaresiz hastalık haberlerini bir bir veriyor bize.
Avunuyor muyuz, avutuyor muyuz, avutuluyor muyuz pek karar veremiyoruz aslında.
Zaman akıp gidiyor, ömür tükeniyor aslında.
Bekliyoruz, bekleyeceğiz. Umutla bekleyeceğiz. Çözdükçe dolaşsa da içimiz bekleyeceğiz. Kavuşsak da kavuşmasak da bekleyeceğiz. Bekleyenlerimiz olsun da razıyız kavuşmasak.
Kim bilir, biz, gerçekten gerçek âleme çekmek istiyordur o da.
Kim bilir belki biz de döneceğiz artık gerçek hayata.
Kaçtığımız gerçeklerle yüzleştikçe yeni yeniş bakış açılarımız oluşacak belki de kim bilir.
Kim bilir, çoğumuz geçti bile gerçek hayata kim bilir.
Ne dersiniz, kim bilir?
Kim, kimin hatırasında nasıl kalacak kim bilir.
Kim bilir kim, kimin hikâyesinin, kimin romanının adsız kahramanı olacak kim bilir.
Kim, kimin oyununu bozacak kim bilir.
Bir süreç yaşıyoruz.
Kim dayanacak, kim başaracak, kim yenilecek kim bilir.

Özcan Türkmen