Mezar taşları, halkın ortak duygu ve düşüncelerini oluşturan unsurların bir kısmını sergilemesi bakımından oldukça önemli yapılardır. Bu nedenle adı geçen yapılar ve onların üzerindeki kimi sözlerin incelenmesi, halk bilim çalışmalarına ciddi katkılar sağlayacaktır.
Türk mezar taşları sanat ve süsleme tarihinin sınırlarını aşarak; doğrudan doğruya gelenek, âdet ve inançların izlerini, hatıralarını yaşatan canlı medeniyet tarihidir. Tarihi meselelerin incelenmesinde başvurulacak kaynakların başında gelen mezar taşları ve mezarlıklar bir bakıma bulundukları şehirlerin “tapu senetleri” vazifesini görürler. Ayrıca mezar taşları, bir insanın bir yerde yaşadığını belirten en önemli delillerden olup; “mezaroloji” adı verilen bir bilim dalının doğmasına neden olacak kadar şehircilik, tarih, sanat tarihi, biyografi, taş işçiliği, yazı ve süsleme sanatları, dinler tarihi, tasavvuf, halk bilimi ve etnografya gibi, pek çok alanda önemli veriler sunan yapılardır.
Bugüne kadar, Emirdağ mezar taşlarını inceleyenlerin büyük çoğunluğu, taşların şeklini ve sanat tarihi yönünü ele almışlardır. Bu anlamda, yapılan bir çalışma “Afyonkarahisar Yöresi Türkmen Mezartaşları” adıyla Musa Seyirci ve Ahmet Topbaş tarafından yayınlanmış; birkaç tanesi Emirdağ yöresindeki kazılardan çıkartılan, Afyonkarahisar müzesindeki 15 mezar taşı ile müze dışında bulunan 3 mezar taşını şekil, biçim ve süslemeleri yönünden incelemiştir. Dr. Şeref Boyraz tarafından hazırlanan “Türkiye’de Mezar Taşı Sözleri” adlı eserde ise; ne Afyonkarahisar, ne de Emirdağ yöresi mezar taşı sözlerinden örnekler yer almıştır.Bugüne kadar, Emirdağ yöresi mezar taşlarını halk kültürü yönüyle inceleyen bir çalışma yapılmamıştır.
Biz bu bildirimizde, konar-göçer Türkmen âşiret ve oymaklarının yerleştiği Emirdağ yöresinde bulunan Cumhuriyet dönemi mezar taşlarındaki sözleri halk kültürü yönünden ele alıp, incelemeye çalışacağız.
İnceleyeceğimiz mezar taşı sözleri, Emirdağ şehir mezarlığından derlenmiştir. Emirdağ şehir mezarlığının arsası, belediye tarafından “Mazaklar” adlı bir sülâleden satın alındığı için halk arasında “Mazakoğlunun tarla” olarak bilinir ve yine halk arasında ölümü ifade eden “sonumuz Mazakoğlunun tarla”, “O şimdi Mazakoğlunun tarlada yatıyor” vb. gibi sözler yaygın olarak kullanılır.
Emirdağ’daki mezar taşlarına; ölenin adı, soyadı, doğum ve ölüm tarihi, baba ya da anne adı, eşinin adı, kimi zaman sülâlesi, babasının veya kendi lâkabı, çevre köy ve ilçelerden olanlar için nereli olduğu, mesleği yazılır, bazen fotoğrafı da konur. Bunun yanı sıra, fatiha istekleri, şiir, beyit ve özdeyişler ile ölüm nedeni, sürdüğü hayatın mutsuzluğu veya kaza kurbanı olduğu gibi ifadeler dramatik ve dokunaklı bir biçimde yazılmaktadır. Örnek verecek olursak;
([1] Bk. Musa Seyirci – Ahmet Topbaş. Afyonkarahisar Yöresi Türkmen Mezar Taşları. İstanbul: Arkeoloj ve Sanat Yayınları, (Y.Y.Yok).
“Osman oğlu Asım Yılmaz.”
“Yaşar kızı Türkan Doğramacıoğlu.”
“Seyfettin-Hatice oğlu Şahin Denizli.”
“Yasin eşi Güllü Önaçan.”
“Bıdıkoğlu Rüştü oğlu Muzaffer Korkmazer.”
“Şişko İzzet oğlu Kemal Kalender.”
“Ziya oğlu Avrupalı Yılmaz Efe.”
“Veysel köyünden Şıh Hüseyin oğlu Ziya Bilen.”
“Bolvadinli Derviş Hacı Ayşe Özdil.”
“Belediye Su Tahsilden Lütfi oğlu A.Kadir Köse.”
“Emekli Yazı İşleri Müdürü Süleyman oğlu Sait Yaldızkaya”
şeklindedir.
Fatiha isteklerinde ise;
“Dün ben senin gibi idim
Unutma hüdayı
Yarın sende benim gibisin
Oku Fatihayı
Ahmet Hocaoğlu İbrahim Mazıbaş
D: 1940 Ö: 17.01.1971”
“Geçme dua etmeden
Ey Muhammet ümmeti
Ölünün diriden ancak
Bir duadır minneti
Süleyman oğlu Şükrü İbrik
D: 1338 Ö: 28.03.1960.”
“Ne bakarsın taşıma
Birgün gelecek başına
Bir Fatiha oku
Kabir başıma
Celal kızı Güzide Çil
D: 15.02.1970 Ö: 16.09.1987.”
“Ziyaretçi
Geçme bir Fatiha ihsan etmeden
Gömülmez kimse
Günü yetmeden
Yusuf Erşahin
D: 1940 Ö: 11.08.1979.”
“Bugün bana
Yarın sana
Okumadan geçme
Ümmeti müslümana
Hikmet eşi Lütfiye Kargın
D: 1916 Ö: 1976.”
“Ey Muhammet ümmeti
Boş geçme bu yoldan
Bir Fatihadır himmetin
Mehmet kızı Hatice Barlas
D: 1316 Ö: 1976.”
“Bakıp geçme ey Muhammet ümmeti
Bize bir Fatiha okuyan bulsun cenneti
Bolvadinli Derviş Hacı Ayşe Özdil
D: 1891 Ö: 1975.”
ifadeleri yazılmıştır.
Emirdağ yöresi mezar taşlarındaki bazı sözlerde; ölenin ağzından, nasıl öldüğü anlatılır:
“Yaşım onyedi iken
Karaağac’ın yanında
Motordan düştüm
Hastaneye gelince
Kendimden geçtim
Mustafa oğlu Ceylan Gezer
D: 1951 Ö: 1968.”
Kimi mezar taşlarında; yine ölenin ağzından, ölenin içindeki çocuk vb. gibi özlemler taşlara yansıtılır.
“Yalan dünya sende arzum varıdı
Gezmedim dünyada bir evlatınan
İsa oğlu Şavkı Şevik
D: 1912 Ö: 1990.”
Askerken, bayram iznine gelen ve ölen birinin mezar taşında şu ifadeler yazılıdır.
“Kıtamdan ayrıldım
Bayram yapmağa
Bayrama girdim
Kara toprağa
Ali Akgün
D: 1952 Ö: 1973.”
Trafik kazası sonucu ölenin mezar taşında,
“Oğlum vermezdim seni cihana
Trafik kazası oldu bahane
İzzet oğlu Ertuğrul Pamuk
D: 1952 Ö: 1967.”
sözleri yazılırken; bir başka mezar taşındaki yazı, ölenin ağzından “mezarı başında ağlamamayı” öğütler.
“Ey dost
Adımı okursun başımda
Söndüm ben genç yaşımda
Beni rahmetle anın
Ağlamayın başımda
Seyfettin – Hatice oğlu Şahin Denizli
D: 1980 Ö: 1992.”
Bizim çocukluk yıllarımızda; gözüpekliği, mertliği ve cesareti âdeta bir efsane gibi anlatılan, yörede “Yılmaz Efe” lâkabıyla tanınan ve bir cinayet sonucu öldürülen Yılmaz Keskintaş’ın mezar taşında; kendi ağzından yazılan sözler şunlardır:
“Arkamdan vurdular ben de görmedim
Genç idim gençliğime doymadım
Tuzak kurmuşlar ben de bilmedim
Akıbet kadere davetli oldum
Yılmaz Efe
Ziya oğlu Avrupalı Yılmaz Keskintaş
D: 1938 Ö: 1987.”
İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi iken, denizde boğularak ölen Nezih Sezgin’in mezarının üzerinde, mermerden bir kitap sembolü vardır ve üzerinde şu sözler yazılıdır.
“Ben genç idim yaşamaktı muradım
Hukuk fakültesinde kayıtlı adım talebeydim
Hayatıma doymadım, akıbet kadere davetli oldum mahir.
Ben yoğum diye ağlama
Resmime bak teselli bul
Canlanır bütün hatıra
Hayal alemine sarıl
Nezih.”
Aynı mezar taşında, kız kardeşinin yaktığı ağıttan bir dörtlük de yer almaktadır.
“Hacı baban garip garip ağlıyor
Bahtsız anan yüreğini dağlıyor
Bacıların karaları bağlıyor
Bayramda olsun döngel kardeşim
Gönül
Ali oğlu Nezih Sezgin
D: 1943 Ö: 1967.”
Bazı mezar taşlarındaki sözler, ölenin hayat serüveninin özeti gibidir.
“Sevgili eşim
Babaların babası
İnsanlığın örneği
Silinmeyecek kalplerden
Bilinmez derde düştün
Bulunmadı çaresi
Çok çalıştın gurbette
Süremedin sefanı
Ruhun şad
Mekanın cennet olsun
Seni unutmayacağız
Eyüp oğlu Çakır Ömer Çelik
D: 1934 Ö: 1986.”
Necip Fazıl Kısakürek’in bir şiirinde,
“Minarede ‘ölü var’ diye bir acı selâ…
Er kişi niyetine saf, saf namaz… ne âlâ!
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan…”
Dizeleriyle dile getirdiği “inanılması zor olan ölüm”, genç yaşta ölen Ümit Çil’in mezar taşına şöyle yansımıştır.
“Ümitle yaşar bütün insanlar
Yaşamak ne güzel
Bildiğin anlar
Kahpece yok oldun mu
Ağlar analar
Bilende ağlar
Bilmeyende ağlar
Yazanda ağlar
Kazanda ağlar Ümit’e
Mehmet oğlu Ümit Çil
D: 1960 Ö: 1982.”
Emekli memur olan Mahir Uyar’ın mahalli gazetede şiirleri yayınlanırdı. Mezar taşının her iki yanına ise, aşağıdaki dörtlükler yazılmıştır.
“Şu fani dünyanın fertleri
Hırslı olma, bitmez dünya dertleri,
Ecel seli gelir yıkar bentleri
Ebedi âleme verir tapunu
Koyma çiçekleri görmedim bahar
Geçti ömrüm soğuk, yağmur, dolu, kar,
Gelsin münkür nehir sorsunlar hesap
Sorguya değecek günahım mı var?
Mahir Uyar
D: 1932 Ö: 2003.”
Türkiye’de yapılan çeşitli şiir yarışmalarında ödüller almış, yayınlanmış şiir kitapları da bulunan şair Fikret Akın; elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden ve yanyana yatan babası, annesi, kardeşi ve kardeşinin kızının ortak mezar taşına kendisine ait aşağıdaki şiiri yazdırmıştır.
“Emirdağlarında açan nergizdir,
Adaçal üstünde güneştir batan,
Annemiz, babamız, Sarı Cengiz’dir,
Kızıyla birlikte burada yatan.
Şükrü Akın, Ayten Akın
D: 1932 D: 1935
Cengiz Akın, Şüheda Akın
D: 1960 D: 1990
Ö: 24.08.1996.”
Bir mezar taşında, ölenin tuttuğu futbol takımı yazılıdır.
“Gerçek Beşiktaşlı
Mustafa Yalçınkaya
D: 1942 Ö: 2004.”
Başka bir mezar taşında ise, “kimseye muhtaç olmama” dileği vardır.
“Dünyayı dolaştım, giymedim başıma tac,
Ne zengini tok gördüm, ne fakiri aç,
Allâhım öyle bir fevzi kanaat ver ki,
Namerde değil, merde de etme muhtaç.
Hüseyin Bayrak
D: 1952 Ö: 1998.”
“Mertlik” üzerine yazılan aşağıdaki söz ise, özdeyiş gibidir.
“Mertlik insanın faziletidir
Kendisiyle âhirete gider
Maliye Vergi Memuru Adil Güzle
D: 1935 Ö: 1977.”
Sonuç olarak; mezar taşlarımızdaki sözler tarih, sanat tarihi, felsefe, sosyoloji gibi sahaları ilgilendirdiği gibi, Türk Dili ve Edebiyatı, özellikle de Halk Bilimi’ni doğrudan ilgilendirmektedir. Taşlara kazınan bu anlamlı ve ibretli sözler, şiir yüklü metinler; Anadolu’nun en küçük yerleşim birimine kadar gidilerek, yapılacak geniş bir saha araştırmasıyla derlenmelidir. Dileğimiz, Anadolu’daki mezar taşı sözleriyle Türk Dünyası coğrafyasındaki mezar taşı sözleri arasında mukayeseli daha geniş bir çalışma yapılmasıdır.
Ömer Faruk YALDIZKAYA