Salı, Ekim 8, 2024

Anadilimiz

Ah İstanbul…

Muhteşem bir deniz, dalga dalga Boğaziçi, yosun kokusu, martı sesleri…

Yeditepeden yükselen minareler, ezan sesleri, sivri yüksek yapılar…

Geçtiğimiz hafta Binfikir tiyatro ekibimizle birlikte anavatanımızın en güzel şehirlerinden birinde, İstanbul´daydık.

Bir akşam bizim kumpanyadaki çoçuklarla birlikte Taksim´e gitmek için taksiye bindik.

Taksi şöförü daha ilk saniyelerde yabancı olduğumuzu anladı.

Yani çok uzaklardan geldiğimizi.
Nasıl mı ?

Tabii ki konuşmalarımızdan, ses tonumuzdan, şivemizden… 

Çocukların Alamancıvari konuşmalarından…

Aslında Fransızca veya Flamanca konuşmuyorduk, kendi anadilimizi, Türkçemizi alışık olduğumuz gibi konuşuyorduk.

Kullandığımız kelimeler, kurduğumuz cümleler bizlerin Türkiye´de yaşamadığını belli ediyor, eleveriyordu… 

Her defasında başkalarını eleştirmekten zevk duyan bizler, kendi kendimize dönüp bir bakmayı nedense hiç akıl etmiyoruz gibime geliyor.

Bana göre çocuklarımızın yanlış Türkçe konuşmaları bizler için hiç de hoş bir durum değil.
Sokakta tiyatro oynamıyor, gerçek hayatı yaşıyoruz…

Belçika´ya gelen ilk kuşağın konuşmalarını ya da yaşam tarzlarını eleştirmemiz veya ayıplamamızın doğru olmadığını düşünmekle birlikte üçüncü, dördüncü kuşakların dilleri ya da kültürleri ile yakından ilgilenmemiz gerektiği kanısındayım.

Bu ilgi sadece bir şeyler söyleyip yazmakla da bitmemeli.

Bizler, yani sivil toplum kuruluşları, basın mensupları, sosyal danışmanlar, siyasetçiler, diplomatlar, kamu çalışanları, aydınlar, enteller, kısacası toplumsal sorunlarla ilgilenen tüm kişi ya da kuruluşlar bir şeyler yapmalıyız.

Anadilin önemini her defasında vurgulamamıza rağmen  anadilimizi geliştirmek için neler yapıyoruz sorusu kafama takılıyor.

Sadece anadilinizi geliştirin demekle problemin hallolmayacağı konusunda belki de hemfikirsek, gelin artık gözle görülüp elle tutulur bir şeyler yapalım.

Lütfen…

Özellikle siyasilerimiz Belçika hükümetiyle oturup konuşsunlar, tartışsınlarm projeler üretsinler.

Bir saat de olsa Türk Dili ve Edebiyatı dersinin ek olarak değil, olağan tedrisat kapsamına alınması için gereken çabayı göstersinler.

En azından seçmeli ders olarak.

Avrupa insanı demokrasiden, fırsat eşitliğinden, haktan, hukuktan bahsediyorsa insanların anadilleri için gerekeni neden yapmıyor?

Artık kendimize gelmenin, bizi biz yapan değerlere sahip çıkmanın zamanı geldi de geçiyor bile!

Birgül Kapaklıkaya
Brüksel, 19 Mayıs 2010

birgulkapaklikaya@yahoo.com 
 

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
RELATED ARTICLES
- Advertisment -

Most Popular

Recent Comments