Mustafa Kemal Paşa, görev yerine hareket etmeden önce 14 Mayıs Akşamı Damat Ferit Paşa ile Konağında ve 15 Mayıs 1919 tarihinde de Sultan Vahdettin ile Yıldız Sarayı’nda bir görüşme yapar. Bu görüşmede Padişah “Paşa, paşa. Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, paşa devleti kurtarabilirsin” der. Bu durumu Mustafa Kemal 24 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada “İngiliz toplarını göstererek görüyorsun ben artık memleket ve milleti nasıl lazım geldiğini tasavvurda tereddüde duçar oluyorum. İnşallah millet mütenebbih ve müteyakkız olur. Bu vazite-i elimden gerek beni ve gerekse de kendini tahlis eder” diye dile getirir. (Teoman Ergül. a.g.e.. s.98)
Padişah Vahdettin’in, Mustafa Kemal Paşa’ya kendi kesesinden 40.000; devlet hazinesinden de 360.000 olmak üzere toplam 400.000 altın lira ile 400.000 kâğıt lira verdiği yolundaki iddiaların aslı yoktur. Çünkü o zamanın bir altın lirası 7.2 gr. gelmektedir. 400.000 altın lira toplam 2.880 kg yapmaktadır ki bu miktar, 40’ar kiloluk 35 sandık içerisinde ancak muhafaza edilebilir büyüklüktedir. Kâğıt paraların da bu şekilde taşınması için muhafaza altına alındığı düşünülürse yaklaşık 100 sandık civarında olması gerekir. Mustafa Kemal Paşanın bu kadar sandık dolusu parayı yanında taşıması ise asla mümkün değildir. Üstelik İstanbul’dan Samsun’a hareketi sırasında Kızkulesi civarında kontrole tabi tutulduğunda İngilizlerin bu kadar parayı başkent dışına göndermelerine izin vermeleri de düşünülemez. Mustafa Kemal Paşanın müfettişlik bölgesine giderken müfettişlik karargahı için kendisine ödenen para resmen 25.000 kâğıt liradır. (Dr.Zekeriya Türkmen. (Bildiri) a.g.m.. s.78)
19 Mayıs günü Samsun’a gelen Mustafa Kemal, Samsun’da 5-6 gün kaldıktan sonra, Samsun’daki İngiliz tehlikesinden dolayı, 24 Mayıs 1919 (Bazılarına göre 25 Mayıs 1919) tarihinde Havza’ya geçer. Mesudiye otelinde yerleşir. Havza halkı Rum teröründen yılmış çaresizlik içerisindedir.
Samsun’dan Havza’ya giderken yolda yaşlı bir köylü ile yaptığı görüşme, Türk Halkının o günlerdeki durumunu tüm açıklığıyla ve çarpıcı biçimde ortaya koyar. Yolda giderken otomobili bozulmuştur. Yol kenarında yaşlı bir köylü tarlasını sürmektedir. Mustafa Kemal yanına gider ve hal-hatır ettikten sonra “Düşman Samsun’a asker çıkaracak, beklide bu toprakların tümünü ele geçirecek. Sen ise gayet rahat toprağı sürüyorsun” der. Yaşlı köylü “ Paşam sen ne diyorsun? Biz üç kardeştik ve iki de oğlum vardı. Yemen’de, Kafkas’ta, Çanakkale’de hepsi öldüler. Bir ben kaldım ve ben de sakatım. Evde sekiz öksüzle yetim, üç dul kalmış kadın var. Hepsi benim sabanımın ucuna bakıyorlar. Şimdi benim vatanım da, yurdum da işte bu tarladır. Düşman bu tarlaya gelinceye kadar benden hayır bekleme” der.
Mustafa Kemal’in Havza’daki iki ziyaretçisi bu gün bile esrarını korumaktadır. Bunlardan birisi Topal Osman Ağa diğeri ise Sovyetlerin temsilcisi Albay Budeyyeni’ dir. (Ş.T.)