“Yarın ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışın” felsefesindedir, benim babam. Kaç basamaklı bilinmez hayat merdivenin 74’üncü basamağına 6 Haziran’da çıktı, benim babam. Cenab-ı Allah; hayırlı, sağlıklı ve uzun ömür versin.
Çeyrek asırlık Devlet Baba’ya, T.C. Devleti’ne hizmeti boyunca, hep dolu dolu yaşadı ve yaşattı, vatan ve millet sevgisini, camilerden ve kürsülerden… “Devlet-i ebed müddet” dedi, Rum İstihbârâtına… Namlunun ucunda bile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir neferiydi o! Kıbrıs’ta EOKA’cı Rumların, Almanya’da Ermeni Terör Örgütü ASALA’nın hedefindeydi o! Kütahyalı arkadaşı ve mevkîdaşı Tecelli Arı, Paris’te ASALA tarafından şehit edilmişti, 1981’de… Ama o, Allah’a vuslat olarak görmüştü, üzerine doğru gitmişti ölümün, gözüne girercesine… “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, hayır diridirler, fakat siz sezmezsiniz” âyeti gereğince hiç korkmadı, yılmadı ölümden; vazgeçmedi devletine, milletine ve dinine hizmetten.
Böyle geçen bir ömür, ya ailesi! Hiç imtinâ etmedi, ailesine karşı olan görev ve sorumluluklarından. Hem iyi bir evlat, babasına ve annesine; hem de iyi bir baba oldu, bana ve kız kardeşime. Bu kadar yoğun mesaisine rağmen, baba yoksunluğunu hissettirmedi, yaşatmadı, bize.
1973 yılında soydaşlarımıza din hizmeti vermek üzeri görevlendirildiği Kıbrıs’ta birlikte esir düşmüştük, ama olsun, hep beraberdik. Babamı almışlardı sorguya; ben(4), kardeşim (2) ve Allah rahmet etsin annemle; esir kampında, azık bellemiştik, suya bandırıp ıslattığımız kurumuş ekmeği… Türkiye Cumhuriyeti Devleti, emânet ettiklerini kurtarmak için Kıbrıs’a Mutlu Barış Harekâtı düzenlediğinde Kıbrıs Bayrak Radyosu’ndan (BRTK) canlı yayında kendi ifadesi ile “Kıbrıs’a Hoş gelişler ola Mehmedim! Mücahid kardeşin, umut ve imanla, bıkmadan, usanmadan bekledi yolunu. Avrupa’nın şımarık, bücür çocuğu azdıkça azıyordu, Kıbrıs’ta. Almalıydı. Almalıydı boyunun ölçüsünü, almalıydı ağzının payını. Mücahit kardeşin, senin hasretinle yandı yıllar yılı… Avrupa’nın besili tosunu, toparlayıp kaçmalıydı pılı-pırtıyı. Mücahit kardeşin eziliyor, kendi topraklarında hor ve hakir görülüyordu. Evlerinden, barklarından ediliyorlardı. Göçmendiler. Aç ve susuz… Kıbrıs’ta Hoş kalışlar ola Mehmedim!” demiş ve müjdeyi verivermişti, Kıbrıslı Türklere ve Türkiye’ye… Devletimiz de vefasını ona, Gazilik berâtını ve şerefini vererek, göstermişti.
Almanya’da iken yaz tatillerinde yanına aldırmıştı, bizi… Belindeki ‘Smith & Wesson’ marka toplu tabanca ile eve girerken ve arabaya binerken bomba taraması ile geçen tam 3 yaz tatili… Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine faaliyet gösteren belli bazı grupların mescidlerinde Cuma vaazı vereceği açıklandığında gelmemesi için kendisine edilen tehdit telefonlarına, tabancasındaki 6 mermiyi kastederek “6 arkadaşımla beraber o gün kürsüdeyim.” diyebilen bir vatan kahramanıdır, benim babam!
Fikir dünyamın temelini, o atmıştı; sağlamca ve sarsılmaz, bükülmez ve eğilmez! Daha ben, 1 yaşımda iken dört tekerlekli bebek arabasında çekilmiş fotoğrafımın arkasına: “İşte, ben, böyle bir Ergenekon Bozkurtuyum.” yazmıştı, benim adıma; bugün yaşananlara inat ve o günden zamanımıza meydan okurcasına! 6 yaşımda iken, Kütahya Vilayet Meydanı’nda Başbuğ Alparslan Türkeş’in mitingine götürmüştü beni, sağ elimde Tercüman gazetesi ile bir fotoğraf karesinde kozmik odama rol modelimi yerleştirircesine…
48 yıllık hayat ve çile arkadaşı annemi kaybettiğimizde de metânetini hep muhafaza etmeye çalışmıştı, yorgun ama haşmetli gövdesi ile çınar babam. Onca travmaya göğüs germişti, yıkılmamıştı, ayaktaydı; ailesinin başında kalmak için…
“Bu adam benim babam/ Derdi dağlardan büyük/ Çaresiz, beli bükük hey/ Bir gün olsun gülmemiş/ Rahat nedir bilmemiş/ Gözyaşını silmemiş/ Bir lokma ekmek için / Kimseye eğilmemiş/ Bu adam benim babam hey/ Benim babam mert adamdı/ Mangal gibi yüreği/ Yufka gibi kalbi vardı/ Hayatım boyunca ona özendim/ Fedakardı…/ Onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı/ Üstümdeki kol kanat / Sırtımı yasladığım dağ gibiydi/ Ben babamın oğluyum / Tepeden tırnağa Anadolu’yum…” Bu sözler, yazımın başlığı ile müsemmâ hep dinlediğim ve dilime pelesenk olan Fatih Kısaparmak’ın şarkı sözlerinden alıntıdır. Yüce Rabbim, onu başımızdan eksik etmesin; meyvemize dal, gövdemize kök olmaya devam etsin.
Babalar Günü’nünüz kutlu olsun. Şen ve esen kalınız.