Eleştiri, okuyucu ile yazar arasında bağ kurar.
Eleştiri, okuyucuya, izleyiciye ve sanatçıya kılavuzluk eder.
Sanatçıyı daha güzel, daha güçlü, daha olgun, daha başarılı eserler yaratmaya teşvik eden de kısmen eleştiridir.
Eleştirinin amacı, iyi ve güzel olan sanat eserinin değerini ortaya çıkarmak, sanatı iyi ve güzel olmayandan kurtarmak, kalıcı bir niteliğe kavuşturmaktır.
‘Kusur bulmak’ gibi algılanmış olsa da eleştiri, tür olarak, iyiye, güzele, doğruya yönlendiricidir.
Eser belirlemeden, amacı tam belirlemeden, konu ile ilgili bilgi toplamadan, bilgiler tasnif edilmeden eleştiri yazısı yazıl(a)maz.
Eleştirmen her şeyden önce tarafsız olmalıdır. Günceli takip etmeyen, dili ustalıkla kullan(a)mayan, bilgi birikimi yeterli olmayan, alanında kendini geliştirmemiş olan, yorum ve değerlendirmelerinde nesnel ve objektif olmayan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan eleştirici, gereksizlikler yapar.
Eleştiri; bir şeye kıymet biçme, o şeyi kıymetlendirme demek olduğu için eleştiride gerçeklikten uzaklaşmamak icab eder.
Eleştiri, sadece övme ya da yerme olmamalıdır. Eleştiri, ele alınan eserin/yazarın daha iyi anlaşılmasını sağlamaya çalışmalıdır. Eleştiri insanın mükemmelliğe yolculuğunun adı olmalıdır.
Aşağılayıcı, küçük düşürücü, onur kırıcı, hakaret dolu sözlerle … yapılan eleştiri pozitif bir eleştiri olamaz.
Eleştiri; eleştiren için gurur/kibir, eleştirilen için onur meselesi hâline gelmemelidir.
Yapılan yanlışları ve hataları veya yapılmasını arzu ettiği eylem ve söylemleri genele hitap ederek yapılırsa eleştiri amacına ulaşır.
Günümüzde neredeyse aşımız ekmeğimiz olan ‘futbol tutkusu’nu sözüne, sohbetine, muhabbetine doyamadığımız dostumuz hiciv şairi Rasim Köroğlu (1953-2014), FUTBOL şiiri ile ne de güzel eleştirmiş bakıverelim bir kere:
Her kime sorarsam hâli hatırı
Sohbeti futboldan açıp gidiyor
Konuşmuyom diye toptan ötürü
Usulca yanımda kaçıp gidiyor
Dedem de kapıldı topun şerrine
Bizim kaptan diyor hafız birine
Giydi kramponu meshin yerine
Namazda secdeye uçup gidiyor
Fenerli çıkınca dünürcü başı
Suya düştü bizim dünürlük işi
Tutuyormuş meğer kız Beşiktaş’ı
Kocayı kulüpten seçip gidiyor
Günlerce önceden alındı bilet
Deplasman maçına gidecek velet
Karneyi sorarsan tam bir rezalet
Sınıfını zar zor geçip gidiyor
Cimbomlu bant takıp beyaz saçına
Götürdük ninemi kupa maçına
Futbolun sevdası düştü içine
Her hafta stada kaçıp gidiyor
Gel de serserinin kızma hâline
Bilemiş satırı sokmuş beline
Su dökemez değme kasap eline
Irakip takımı biçip gidiyor
Doğunca nur topu gibi bir uşak
Koydular adını Benjamin Toşak
Futbolcu vesselam şu bizim kuşak
Şampiyonluk andı içip gidiyor
Maçtan sonra çıkmam ben balkonuma
Kaçırdım korkudan geçen donuma
Kastı var galiba tatlı canıma
Etrafa kurşunu saçıp gidiyor
Hele bakın dostlar şunun tipine
Göbek dönmüş büyük aygaz tüpüne
Değmeden ayağı futbol topuna
RASİM bu dünyadan göçüp gidiyor
Özcan TÜRKMEN
turkmenozcan@gmail.com