Sözlere sığmayan, anlattıkça destanlaşan, milletin gönlünde her geçen gün devleşen bu büyük insan “İstiklal Marşı” milletindir diyerek marşımızı “Safahat” adlı şiir kitabına almamış ve kahraman ordumuza ithaf etmiştir. Her ne kadar “Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir?” dese de bugün dünya üzerinde Mehmet Akif’in anılmadığı gün yoktur.
Akif 27 Aralık 1936 Pazar günü vefat eder.
Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı ve Kur’an okunarak Edirnekapı Şehitliğine defnedildi.
Büyüklerin ifadesiyle orada yakın dostlarının yanında mahşer gününü beklemektedir.
Vefatından tam 12 yıl önce yine 27 Aralık günü yazdığı bir şiir şehitlerimizle birlikte kendisine de ne kadar çok yakışıyor.
Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde,
Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler.
Hakk’ın bu velî kulları taş türbeye girmez;
Gufrâna bürünmüş, yalınız Fâtiha bekler.
İstiklal Marşı’mızın büyük şairi Mehmet Akif’i rahmet ve özlemle anıyoruz.
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 84. yıl dönümü
Hafız, şair, dört dile hakim, Kur'an mütercimi, milletvekili, veteriner, sporcu ve samimiyet abidesi… Özü sözü bir, vatan aşığı bu kıymetli insanın İstiklal Marşı'mızı yazma nasibine erişmesi elbette bir tesadüf değildir. Kendisinin de ihtiyacı olmasına rağmen "Bu aziz milletin marşı ödülle, parayla yazılmaz." diyerek kendisine verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar'ül Mesai vakfına bağışladı.