Kara Hüseyin (Gara Üseyin) Çetesi

Balkan ve I.Dünya Savaşlarında askere alınanların bunların pek çoğunun geri dönmemesi yanında ordunun ve jandarmanın zayıflaması doğal olarak devlet otoritesinin zaafa uğramasına neden olur.

0
274

Balkan ve I.Dünya Savaşlarında askere alınanların bunların pek çoğunun geri dönmemesi yanında ordunun ve jandarmanın zayıflaması doğal olarak devlet otoritesinin zaafa uğramasına neden olur. Bu nedenlerle, milli mücadele döneminde, Anadolu’nun diğer yörelerinde olduğu gibi Aziziye’de de çeteler oluşur. Tez Köyü’nde Gül Osman Çetesi, Soğukkuyu’da Kara Ahmet Çetesi, Karacalar, Demirçili ve Güveççi taraflarında Kara Hüseyin Çetesi…
Kara Hüseyin, Karacalar Köyü Mustuk Uşağı Sülalesinden olup baba adı Mustafa ve anne adı ise Hatice’dir. Nüfus kaydında doğumu 01.07.1898 olarak gözükmekle birlikte bu gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü Kara Hüseyin I. Dünya Savaşı’nda pek çok cephede savaşmış özellikle İngilizlere karşı büyük kahramanlıklar göstermiş gözü kara eski bir askerdir. Bu bilgiler yakınları ve yöre halkı tarafından dile getirilmiştir. Hal böyle olunca doğumu 1898 yılından önce olmalıdır.
Terhis olduktan sonra memleketine gelir ve çeşitli suçlardan dolayı Afyonkarahisar Cezaevi’ne konulur. Kara Hüseyin bir yolunu bularak cezaevinden firar eder ve Aziziye’ye gelerek Emirdağları’na çekilir. Pek çok eski asker ve çetecinin de kendisine katılmasından dolayı, hatırı sayılır eli silahlı bir grup oluşur. Kolanşam’dan Eğri Kafa, Davulga’dan Bölükmeşe ve Hacı Abdülkadir gibi yörede cesa-retleriyle bilinen pek çok kişi Kara Hüseyin çetesine katılır.
Suvermez Köyü’nden Filiğin Haçça (Hatice) ile evliliğinden Pakize (Belkiz) adında bir kızı vardır (Pakize, 1919 doğumlu olup, Seyrekbasan diye bilinen Nuri Demir ile evlenir ve 1944 yılında vefat eder)
Gül Osman çetesinin Kaymakam Arif Bey Müfrezesine katılması Kara Hüseyin’i daha da hırçınlaştırır. Davulga Karakolunu basarak silah ve mühimmatlarına el koyar. Bu baskında yörenin sevilen kişilerinden Hafız Sait’i de öldürülür. Bu olay büyük bir şoka neden olur ve Aziziye’liler tarafından Kaymakam Arif Bey’in otoritesi sorgulanmaya başlanır.
II. Bozkır Ayaklanmasını bastırmaktan dönen Kaymakam Arif Bey müfrezesiyle birlikte Aziziye’ye gelir. Amacı Karakeçili Müfrezesine gönüllü yazmak, Kuva-yı Milliye faaliyetlerini denetleyip değerlendirmektir. Kara Hüseyin’in, Davulga Karakolunu basması ile ilgili olumsuz durumu öğrenen Kaymakam Arif Bey, hızlı bir şekilde olayın üstüne gitmeye karar verir. Otuz kadar adamını Davulga’ya gönderir. Mürsel’in evi kuşatılır ve kaçmak isterken yakalanıp, Kaymakam Arif Bey’in huzuruna getirilir. Kaymakam Arif Bey Mürsel’i bir süre sorgular. Hemen akabinde Mürsel infaz edilir. Teslim olması için Kara Hüseyin’e haber gönderilir ama Kara Hüseyin bu teklifi kabul etmez. Kaymakam Arif Bey yerel kuvvetlerle bu durumun çözülmesini ister.
Kış çabuk bastırır. Dağlara ulaşım nisbeten zorlaşır. Kara Hüseyin Çetesi’nin tesirsiz hale getirilememesi Aziziye’nin önde gelen kişileri arasında huzursuzluk kaynağı olur.
Aralık Ayı sonlarına doğru Kaymakam, Jandarma Komutanı, Abdil Ağa ve Müdafaa-yı Hukuk Cemiyetinin diğer bazı üyeleri bir araya gelerek bir karar varırlar “Kara Hüseyin ve beraberindekilerin teslim olmaları halinde daha önceki eylemlerinden dolayı herhangi bir kanuni takibata uğramayacaklardır.” Bu tekliflerini Kara Hüseyin’e iletmek için, güvenirliği ve otoriter kişilikleri olan, Arap Ahmet oğlu Seydi Ağa ile Çerkez Mehmet’i elçi olarak görevlendirirler.
Seydi Ağa ve Çerkez Mehmet Kara Hüseyin’in yanına gider. Kara Hüseyin, Seydi Ağa ile Çerkez Mehmet’i büyük bir misafirperverlikle karşılar. Kaymakamın teklifi Kara Hüseyin’e iletilir. Uzun tartışma ve karşılıklı taahhütlerden sonra Kara Hüseyin, teslim teklifini kabul eder. Beraberinde 50 kadar adamı ile birlikte Aziziye’ye doğru yola çıkarlar.
Fakat Jandarma Komutanı Ali Faik Bey verilen söze uymaz ve Kara Hüseyin’e pusu kurar. Kara Hüseyin ve beraberindekiler köy girişine geldiklerinde köyde bir tuhaflık olduğunu hissederler. Öğle vakti olmasına rağmen etrafta hiç kimse yoktur. Koca Mustafa durumu hemen fark ederek havaya birkaç el ateş eder ama sessizlik yine bozulmaz. Bu arada bir çocuk köyde jandarmanın kendilerine pusu kur-duğunu söyler. Kara Hüseyin yanındakilere ikiye ayrılarak köyün çıkışındaki boğazı arkadan kuşatmaları talimatını verir. Seydi Ağa ve Çerkez Mehmet büyük bir şaşkınlıkla kaçmaya başlarlar. Seydi Ağa çeteciler tarafından vurulur ve daha sonra Afyonkarahisar hastanesine götürülürken 31 Aralık 1919’da yolda hayatını kaybeder.
Çerkez Mehmet ise Demirçili Köyü’ne gelip bir evin yüklüğüne saklanarak kurtulur. 20 asker şehit olurken 80 kadar asker Kara Hüseyin tarafın esir alınır. Jandarma komutanı Ali Faik, 10 jandarma ile Davulga-Hamzahacılı yönünden dolaşarak Aziziye’ye gelir. Bu olay, Milli Mücadele karşıtı başkal-dırma emaresi olarak görülmeye başlar. Bölgeyi eşkıya ve çetelerden temizleyeceği sözünü veren Kay-makam Arif Bey’in otoritesini iyiden iyiye sarsar. (Ahmet Altıntaş, Millî Mücadele’de Afyonkarahisar, 2011, s.105-106)
Kesin tarih belli olmamakla birlikte 1920 yılının Mart sonu veya Nisan Ayı başlarında, Kaymakam Arif Bey Aziziye’ye gelerek Kuva-yı Milliye’nin ileri gelenleri ile toplanarak yeniden bir durum değerlendirmesi yapar. Ekizce Köyü’nden Bekir Çavuş, kendisinin Kara Hüseyin’i ikna edebileceğini söyler. Bu teklif uygun görülerek Bekir Çavuş, Kara Hüseyin’e gönderilir.
Kara Hüseyin teslim olacağını ancak bir şartının bulunduğunu ifade ederek şartını açıklar “Kaymakam Arif Bey adamları ile birlikte Kara Hüseyin’in mekânına gelecekler ve bir acı kahvesini içecekler…”.
Kaymakam Arif Bey teklifi kabul eder ve ertesi gün Belce Mevkii’nde buluşmak üzere yola çıkarlar. Kaymakam Arif Bey’in yanında Abdil Ağa, Cumali, Taşbaş, Çerkez Mehmet gibi Kuva-yı Mil-liye’nin ileri gelenleri de bulunmaktadır. Belce Mevkii’ne gelindiğinde Kara Hüseyin, yanında kardeşi Koca Mustafa, Kel Recep, Gede Durmuş ve yüze yakın adamı ile misafirlerini karşılar. İzzet ve ikramda bulunur. Çete mensupları ile Kuva-yı Milliyeciler birbirlerini daha önceden tanıdıkları için sıcak bir atmosfer oluşmuştur.
Kaymakam Arif Bey, sözü fazla uzatmanın gereksiz olduğunu düşünerek ayağa kalkar ve çevresinde toplananlara “310, 311, 312, 313 doğumlu olanların düşmanla çarpışmak üzere karargâha teslim olmalarını, önce köylerine gidip dinlenmelerini bir hafta sonra Aziziye’ye gelmelerini, bu dört tertibe girmeyenlerin gelmek zorunda olmadıklarını, gönüllü olanların gelebileceklerini, hepsinin evlerine dağılabileceklerini ” belirtir.
Aynı şekilde Kara Hüseyin’e seslenerek Koca Mustafa, Recep ve Durmuş’u beraberce gelerek kendisinin misafiri olacaklarını söyler. Bu durum Kara Hüseyin’in tasalanmasına neden olur. Bütün kuşkularına rağmen Kaymakam Arif Bey’in sözüne ve mertliğine güvenip, kendisine verilen sözlerin tutulacağına inanır.
Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre “Aziziye’ye dönerlerken Kel Mustuk Arif Bey’i öldüreceğini söyler ama Kara Hüseyin buna engel olur. Durumu öğrenen Bekir Çavuş hemen Arif Bey’in yanına giderek duyduklarını anlatır. Kısa bir duraksamadan sonra Arif Bey’in adamları Kara Hüseyin ve avenesinin silahlarını alırlar. Kel Mustuk tarlaya doğru kaçarken ayağından vurularak yakalanır. Yakalanan Kara Hüseyin, Kel Mustuk (Mustafa), Recep ve Gede Durmuş mektebin önündeki direklere bağlanarak kurşuna dizilir. Cesetlere üç gün el sürülmez ve ibret olsun diye öylece teşhir edilir.
Diğer bazı kaynaklara göre Aziziye’ye dönerler. Kaymakam Arif Bey’in, geldiği zamanlarda merkez olarak kullandığı Rüştiye mektebinin bahçesine girildiğinde Kaymakam Arif Bey, beraberindekilere dönerek “Kara Hüseyin, Koca Mustafa, Recep ve Durmuş ile biraz sohbet edeceğini geriye kalanların karargâha gitmelerini” söyler. Mektebin bahçesinde Kaymakam Arif Bey, Abdil Ağa, Kara Hüseyin, Koca Mustafa, Kel Recep, Gede Durmuş ve Eyneganlı Eyüp’ün de bulunduğu 10-15 kişi kalmış-tır. Kaymakam Arif Bey’in fedaisi olan Eyneganlı Eyüp bu tür durumlarda ne yapacağını çok iyi bildiğinden dolayı hızla adamlarına işaret vererek Kara Hüseyin, Koca Mustafa, Kel Recep ve Gede Durmuş’un silahlarını ellerinden aldırır. Hemen arkasından silahlar patlar ve dördünün cansız bedenleri mektebin bahçesine düşer (Ahmet Altıntaş, Millî Mücadele’de Afyonkarahisar, 2011, s.105-106). Cesetler mektebin önündeki direklere bağlanarak üç gün kaldırılmaz ve ibret olsun diye öylece teşhir edilir.
Nüfus kaydında Kara Hüseyin’in ölüm tarihi 08 Mayıs 1919 olarak belirtilmiştir ama geçeği hiç yansıtmaz. Bu tarihte İzmir işgal edilmemiştir. Arif Bey, Aziziye’de değil, İzmir’de görevlidir. Ölüm tarihi 1920 yılının Mart sonu veya Nisan Ayı başlarıdır.
Böylelikle Kaymakam Arif Bey’in idaresindeki milis kuvvetleri, büyük bir özveriyle mücadele ederek bu kalkışma teşebbüslerini fazla büyümeden bir şekilde engellerler. Konu hakkında Atatürk,1 Mayıs 1920 Cumartesi günlü TBMM gizli celsede “Bundan başka Afyonkarahisar şarkındaki Azi-ziye’de ufak bir mesele hadis olmuştu. Bu meseleyi hüsnü suretle halle muvaffak olan kıtaata (Arif Bey Müfrezesine), emredilecek istikamete harekete müheyya olmak üzere Afyon Karahisarında içtima etmelerini emrettik ” diye bahseder (TBMM Gizli Celse Zabıtları).)
Gareser damını yardım da gaçtım
Suvermez yoluna sar(ı) altın saçtım
Onbeş atlıyınan gız aldım gaçtım
Aman Arif Bey’im öldürme beni
Mermer direklere sardırma beni
Arif Bey geliyor bakın gastı ne
Selam verir yarenine dostuna
Gareser’i () tapulatmış üstüne
Aman Arif Bey’im öldürme beni
Mermer direklere sardırma beni
Gayıştandır Arif Bey’in guşağı
Gurbanlık gediyor Mustuk uşağı
Beynimde patladı domdom fişeği
Aman Arif Bey’im öldürme beni
Mermer direklere sardırma beni
(Anonim) () Gareser: Afyonkarahisar