Sanırım bir kiloydu yuvarlandı elindeki portakallar poşet yırtılınca. Abla öylece oturdu kalkmadı ayağa. Bir kız çocuğu da var yanında, galiba beş yaşlarında. Annesi başlayınca ağlamaya o kız çocuğu sımsıkı sarıldı o anda. Hemen el frenini çektim, arabamdan indim.
Doktorum ya bir bakayım dedim.
İyimisin diye sordum ablaya. Ayağa kalktı utandı beni adamdan saydı. Yok abi iyiyim dedi. Yürü bakayım, ben doktorum bir kontrol yapayım. Yürüdü, çok şükür bir şeyi yok idi. Ama ağlıyor, susmuyor, kızıda korkmuş elimi bırakmıyor. Abla üzülme iyisin dedim. Ben düştüğüme değil portakallara üzüldüm abi dedi. Niye be abla dedim. Alt tarafı bir kaç portakal yenisini alırsın. Evde kızım var, çok hasta uyumadı sabaha kadar. Çorba yaptım, komşumdan ıhlamur alıp kaynattım ama düzelmedi.
Doktorun ilaçları da fayda etmedi.
Bir ara gözünü açtı, “Anne Portakal” deyip tekrar uykuya daldı. Evdeki son param 3,5 liraydı. Onu Allah’a emnate edip, küçüğü alıp çıktım hemen caddeye. Baktım manav kapalı, marketin de açılmasına bir kaç dakika vardı. Aklım evde, ya bir şey olduysa diye. İşte koşarken ayağım kaydı düştüm yere. Şimdi baksana hepsi indi aşağılara. Neyse artık kalanları alır giderim, açarsa gözlerini kızıma yediririm. Al abla dedim, 50 TL verdim. Ama almadı. Sağol abi deyip, arabanın altından bulabildiği portakalları toplamaya başladı.
Anladım ki hata ettim.
Onu utandırdım. Abla dedim. Özür dilerim. Gel beraber önce kızına gidelim. Ben bir bakıp muayene edeyim. Sonra iyi olurda kalkarsa ayağa beraber alırız başka ilaç da, portakalda. Sağolsun kırmadı beni, zaten az aşağıdaymış evi. Baktım kızına çok ateşli. Hastaneye yollasam küçük kız yalnız kalacak.
Bende gittim bir eczaneden gereken iğne ve ilaçları aldım.
4 saat sonra uğrayıp tekrar baktım. İyiye gidiyordu. Gece de uyumadım, bir alo dedim. Gözlerini açmış, annesi ona çorbada yapmış. Çok uykuda kaldım. Biraz dalmışım.
Rüyamda portakal bahçesinde diz dize beraberdik vefat eden babam ile.
Öyle güzeldi ki, çok özlemişim onu vallahi. Bana portakal şifadır evlat dedi, eli ile üç dilim yedirdi.
Belki inanmazsınız ama o portakal da, rüya da öyle tatlıydı ki.
Keşke hiç uyanmasaydım, ömrümü o rüyada tamamlasaydım.
Ağzımda o tat ile açtım gözlerimi.
Baktım saat sabahın sekiziydi. Bindim arabaya doğru alışveriş yapmaya.
Sıcak simit, pirinç, herşeyden bir kaç çeşit.
Veee tabii ki portakal. Hem de ona günlerce yetecek kadar.
Vardım evlerine, baktım ateşine.
İyileşmiş bu kız vallahi de.
Neyse, bıraktım aldıklarımı.
Maaşımında yarısını.
Yine gideceğim o eve, belki Allah bana babamla yine portakal yedirir diye..
Tüm Sağlık çalışanlarımızın “14 Mart Tıp Bayramı” kutlu olsun.