Üç, beş, yedi, dokuz ve kırk sayılarını günlük hayatımızda yoğun bir şekilde kullanırız.
Sayılar; inançlarımızdan, sosyal ve coğrafi çevremizden, etkileştiğimiz kültürlerden, tarihimizden, gelenek göreneklerimizden iz taşır.
Bunlardan ‘kırk’ sayısının deyimlerimizde kullanılışı tespit edebildiğimiz kadarıyla şöyle:
Belli durumu kınayanın bu hâlden çok çok kötü olduğunu ‘kınayan da kırk batman’ diye anlatırız.
Bir işi yapmakta nazlanan ya da o işi yapmak istemeyenin, türlü bahane ve mazeret öne sürenin hâline ‘kırk dereden su getirmek’ denir.
Bir kimsenin acınacak hâlde, güç şartlar altında olduğunu belirtmek için ‘kırk öksüzle bir mağarada mı kaldı’ kullanılır.
Birbirinden farklı birçok işle uğraşanlara, birçok işi olana ya da birçok işle ilişkisi bulunana ‘kırk tarakta bezi var’ denir.
Birçok yere girip çıkan kimseye, zamanını kendi evinden çok başkalarının evinde geçirene ‘kırk evin kedisi’ benzetmesi yapılır.
Gittiği bir yerden çabuk dönmemeye, oyalanmaya yıkık değirmende kırk gün yatmak / yıkık handa kırk yıl konaklamak denir.
Birini inandırmak, ikna etmek ve aldatmak için çok dolambaçlı anlamlı anlamsız gerekçeler ileri sürmek; ‘kırkdereden su getirmek’tir.
Çevreden takdir alabilmek için olmadık hareketler yapan, bir aferine kırk tas su içendir.
Çok daha fazla emek sarf etmesi gereken, kırkfırın ekmek yemelidir.
Çok kısa sürede pek çok yalan söylemeye bir ayaküstünde kırk yalanın belini bükmek; çok yalancıya kırk yalan; yalan söylerken sınır, ölçü tanımamaya da köpek osurdukça kırk yalan söylemek denir.
Çok kişiye paylaştırılacak az bir şeyi, ‘dokuz /kırk kargaya bir sapan taşı’ diye tanımlanır.
Çok seyrek olarak, çok uzun zaman içinde bir defa anlamıyla ‘kırk yılda bir / kırk yılın başı / kırk yılın başında’ denir. Çok eski, köklü dostluğa böyle dosta kırk yıllık denir. Uzun zamandan beri, senelerdir anlamıyla ‘kırk yıldır, kırk yıl, kırk saat’ kullanılır.
Eldeki paranın çok az olduğunu açıklamak için ‘kırk parasız kalmak’ denir.
Gidilecek yere varılabilmesi için üzerinden birçok defa geçilmesi gereken, üzerinde birçok geçidi bulunan dolambaçlı ırmak veya nehir, kırk geçittir.
İnceliklerini kavrayamadığı, bilemediği işlere karışmaya, bilgisi ve tecrübesi yeterli olmadığı hâlde bilgiçlik taslamaya, henüz acemisi olduğu bir konuda ustalık taslamaya üç günlük seyisliği olup kırk yıllık at boku karıştırmak; bir şeyin uzmanına o şeyi öğretmeye kalkışmak kırk senelik serçeye civcivlik öğretmek denir.
İnsanların gerçek yüzünün, dünür olunduğunda çabucak öğrenildiğini belirtmede ‘kırk gün komşu oldum bilmedim üç gün dünür oldum bildim’ kullanılır.
İyi ve güzel bir şeye nazar değmemesini istediğimizde kırk bir kere /kırk bin kere maşallah, denir.
Kendi çıkarı için akla gelmedik yollara sapanı ‘Abbas’tan başka kırk kırığı var’ diye tanımlanır.
Lohusa, bebek ya da ölü için doğumdan ya da ölümden kırk gün geçmeye kırkı çıkmak denir. Aynı kırk gün içinde doğanlara kırkı kırkına karışmak, kırkları karışmak denir. Doğumdan kırk gün sonra lohusa ve bebeğin kırklanması için hamamda yapılan merasim kırk hamamıdır. Lohusanın doğumun kırk günü içinde hastalanması, kırk basmaktır.
Malı mülkü çok olana kırk anahtar sahibi derken çok cimri olana eliyle koynunun arası kırk yıllık yol var denir.Olmayacak yerden fayda, menfaat sağlamaya çalışmaya bir sinekten kırk ambar yağ çıkarmak denir. Malını sıkı sıkı saklayan, kırk kilit vurmuş olandır.
Masallarda geçen efsanevî eşkıya çetesi Kırk haramîlerdir. Özellikle masallarda ‘İşte iki zor şey, hangisini seçersen seç’, ölümlerden ölüm beğen anlamıyla ‘kırk katır mı kırk satır mı’ ifadesi sık kullanılır.
İçinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmaya, birçok yere uğramaya; bir iş için çok kimseyle görüşmeye “kırk kapının ipini çekmek’ denir.
Sürekli kötü işler yaptıktan sonra iyi iş yapan insan, ‘kırk gün günahkâr bir gün tövbekâr’ diye tarif edilir.
Sürekli yakışıksız davranışlarda bulunana kırdığı koz /ceviz kırkı aştı diye açıklanır.
Şeytanın isteklerine sürekli uymaya ‘şeytanın boynuzuna salıncak kurup kırk yıl sallanmak’ denir.
Titizlenen, en ince ayrıntılarına kadar inceleyen, önemle üstünde duran ‘kılı kırk yaran’dır.
Uzun zaman ortalıkta görünmeyenlere kırklara karıştı diye anlatılır.
Yaşlandıktan sonra çapkınlığa başlamaya kırkından sonra azmak; yaşı ilerledikten sonra yeni bir şeye heves etmeye kırkından sonra saz çalmak /saza başlamak denir.
Yırtık pırtık giyecek kadar fakire abası kırk yerinden yamalı; fakir ve de perişana bir ipini çeksen kırk yamalığı sökülüyor diye anlatılır.
Yüzünden uğursuzluk akana ‘suratına bakanın kırk yıl işi rast gitmez’ diye açıklanır.
Herkesin muhtaç olduğu, herkesin yardımına koşana ‘kırk körün bir değneği’ denir.
Özcan TÜRKMEN