Bir kişinin, depresyona girdiğinin birtakım öncü belirtileri vardır:
• Kişi, birden sessizleşir, daha az konuşmaya başlar.
• Kendisine yöneltilen sorulara kısa kısa yanıtlar vermeye başlar.
• Yalnız kalmak istediğini belirtir. İnsanlardan uzak durmaya çalışır. Çok insan olmayan ortamlarda bulunmayı yeğler.
• Katıldığı herhangi bir etkinlikten erken ayrılmak için birden bir özür bulur.
• Sorumluluklarından kaçmaya çalışır.
• Sıklıkla, “Çok yorgunum” der, hiç gücünün kalmadığını söyler. Kendini bir “yük” gibi görmeye başlar.
• Bitmiş tükenmiş bir dış görünümü vardır. Genellikle üzerinde bir uyuşukluk vardır.
• Dinlendirici bir uyku uyuyamadığını söyler.
• Yediği yemeklerin, onun için bir tadı tuzu yoktur. Yeme isteği azalır ve yemek saatlerini atlayabilir ya da yeme isteği çok artar.
• Kendine bakmamaya, kendine özen göstermemeye başlar.
• Günlük, sıradan etkinlikleri (banyo yapmak gibi) yapamayacak denli bitkin olduğunu söyler.
• Genel bir isteksizlik içindedir, canı hiçbir şey yapmak istemez. Hiçbir şey ilgisini çekmez. Hiçbir şeyden zevk almamaya başlar.
• Duygusal açıdan çökkündür, ağlamaklı bir görünüm sergileyebilir.
• “İyiyim” der, ancak gözleri ve vücut dili bunu göstermez.
• Soğuk ve duygusuzmuş gibi bir izlenim bırakabilir.
• Duygusal olarak insanlardan uzaklaşmış, kendi dünyasında gibidir.
• Kendini geri çeker, toplumsal katılımı azalır, kendini başka eylemlerle oyalamaya çalışır (telefonuyla oynama, internet’te aşırı oyalanma gibi).
• Yaptığı etkinliklere odaklanamadığı görülür. Karar vermekte güçlükler çekebilir ya da yanlış kararlar verebilir.
Unutkanlıkları başlar.
• Ağrıya dayanıklılığı azalır, kaslarında ağrı ve sızılar başlayabilir, baş ağrısı çekebilir, göğüs ağrıları, sırt ve karın ağrıları olabilir.
• Sıradan kabul edilebilecek birtakım söz ve davranışlara takılır ve kırılganlık gösterir. Yanlış anlaşıldığını düşünür. Kızma eşiği düşer, gergin ve sinirli olur, sıklıkla öfkelenir, aşırı duygusal tepkiler gösterebilir.
• Kendine olan güveni azalır. Kendini yetersiz hissetmeye başlar. Olmadık olaylar için kendini eleştirmeye, suçlamaya başlar. Pişmanlıklarını dile getirir.
• Gelecekle ilgili tasarılar yapmaktan kaçınmaya başlar.
• Yaşamın anlamsız bir biçimde geçip gittiği düşüncesi içindedir ve yaşam sevinci duymaz. Yaşamla olan bağlarını koparmış gibidir ve kendisini yaşama bağlayan pek bir değerin kalmadığını düşünmeye başlayabilir.
• Zaman zaman “yaşamaya değmez” olduğunu bile düşündüğü olur.
Bu gibi belirtiler gösteren kişilerin, hiç zaman geçirmeden, bir psikiyatriste ya da klinik psikoloğa başvurmaları gerekir. Başvurulan uzman, depresyonun türünü (değişik depresyon türleri vardır ve her biri için çok özel tedavi yaklaşımları vardır) ve ağırlık derecesini belirledikten sonra, psikoterapi, ilaç tedavisi ve elektrokonvülsif tedavi (EKT) seçeneklerini değerlendirecek; gerekiyorsa, hastalığın yinelemesini önlemek üzere, tedavi sonrası koruyucu önlemler almayı düşünecektir.
Depresyon, kimi zaman, kendiliğinden de düzelebilir.
Ancak, depresyonun kendiliğinden düzelmesini beklemek, çıkan yangının kendiliğinden sönmesini beklemeye benzer. Toplumda, her altı kişiden birinde (kadınlarda iki kat daha büyük sıklıkta), yaşamın bir döneminde ortaya çıkabilen bu hastalığın neden olabileceği yıkımı öngörmek ve gerekli önlemleri bir an önce almak gerekir, yoksa çok üzücü sonuçlarla karşılaşılabilir…