Sayılar, belli kültürlerde ve inanışlarda belli anlamlar taşır. Sosyal hayattaki bazı gelenek ve göreneklerde sayıların önemi çok ayrıdır.
Dokuz sayısı, Türk kültüründe eski dönemlerde sembolik bir değere sahiptir.
Bu sayıya kültürümüzün hemen her aşamasında rastlamak mümkündür.
Sayıların kültürümüzdeki fonksiyonu İslamiyet öncesi sosyal hayatımıza dayanır. Sayılar inançlardan, sosyal ve coğrafi çevreden, etkileştiği kültürden, tarihi olaylardan, geleneklerden, göreneklerden çeşitli izler taşır. Türklerde bilinen en eski kutlu sayı, dokuzdur. Genel kültürümüze, tarih bilgimize göre neredeyse çoğumuzun bildiği şekliyle dokuz şöyle:
Türk destanlarına [1] göre Oğuz’un verdiği şölende dokuz ile ilgili olarak dokuz yüz at, dokuz bin koyun kesilmiş ve doksan havuzda kımız yapılmıştır.
Şamanizm’de kötü ruhları dağ ruhlarının hanının yaşadığı dokuz denizin sonuna kadar sürebilir. Şaman cübbesinin yakasından sallanan dokuz küçük kukla Ülgen’in [2] dokuz kızını, küçücük cübbeler onların elbiselerini temsil eder. Şamanın omuzlarından dokuz ok ve dokuz yay sembolü, Tanrı’dan uzatılan şeylerdir. Şamanın giydiği ‘manyak’ [3] adlı hırkanın sağ kolunda dört, sol kolunda beş olmak üzere dokuz çıngırak bulunur. Şamanizm’de gök yedi ya da dokuz kat; yer altı dokuz kattır. Şaman ayinlerinde, Şaman et yemeden önce kayın ağaçlarına dokuz defa içecek serper, Şaman olma töreni dokuz gün sürerdi. Ölene yapılacak esas tören için hazırlanan çadırın giriş yerine şaman, dokuz kez vurur ve zararlı cinleri ürkütmüş olurdu. Sakalarda yaşlı şaman, genç şaman adayına şaman kıyafeti giydirirken adayın sağında dokuz erkek, solunda dokuz kız çocuk yer alır. Sakalarda şaman, akıl hastalıklarına sebep olduğuna inanılan dişi ruha ‘dokuz kakım, dokuz sarı sıçan, dokuz kokarca, dokuz güvercin azad edeceğine’ dair söz verirdi. Şaman davul tokmağında süs olarak üç ya da dokuz halka takılıdır. Şamanın göğe çıkmasından önce yapılan törende şaman, dokuz şaman çırağının tuttuğu beyaz bir keçe üzerine konarak dokuz defa döndürülürdü.
Altaylarda Gök Tanrı Kurbanı ile Dağ Kurbanı bayramları törenleri dokuz gün sürerdi. İlkbahar ayinine dokuz masum kız ile dokuz masum erkek katılırdı.
Göktürklerde bir kişi kağan olduğunda, bir kalkan ya da bir keçe üzerine konup göğe kaldırılarak dokuz kez döndürülürdü.
Dede Korkut Hikâyelerinde [4] Oğuz beylerinin toylarında onlara dokuz kara gözlü kâfir kızları kadeh sürerler, badyalar [5]dokuz yerde kurulur, Oğuz alpı övünürken düşmanın dokuzunu bir yerine saydıracağını söyler, dört tür kadın içinde en kötüsü sabahleyin daha elini yıkamadan dokuz bulamaç yerdi. Bamsı Beyrek hikâyesinde ‘dokuz türlü işlemeli altın çuha’ ifadesi dikkate değerdir.
Türk kültüründe hediyeler dokuz parçadan oluşurdu. Dokuzlu hediyeler vermek, bir âdetti. Dede Korkut Hikâyelerinde ‘Doğduğunda dokuz erkek deve kestiğim oğul!’, ‘dokuz bazlama [6] ile bir külah yoğurt’, ‘Dokuz çoban’ vb. ifadeler manidardır.
Hediye ve bahşişlerde karşılaştığımız dokuzlama âdeti Manas Destanı’nda da görülür.
Türk kağanlarının dokuz tuğu olurdu. Dokuz tuğ gökteki dokuz gezegeni temsil etmekteydi. Gök dokuz kattır ve Türk dünya anlayışında yeryüzü dokuz bölgeye bölünmüştür. Cengiz Han, kağanlığını ilan ettiğinde dokuz kollu beyaz bir tuğ diktirmiştir. Tanzimat’tan önceki padişahların savaş bayrakları, Oğuz geleneğine uygun dokuz tuğdan oluşurdu. Bu uygulama cihan imparatorluğu sembolüydü.
[1] Destan Bırakan Türk Devletleri ve Destanları: Saka Türkleri (MÖ7. YY – 2. YY): Alp Er Tunga, Şu / Hun Türkleri (MÖ3. YY- MS 2.YY):Oğuz Kağan, Attilla / Göktürkler (552 – 745): Bozkurt, Ergenekon / Uygurlar (745 – ?): Türeyiş, Göç // İslamiyetin Kabulünden Sonraki Destanlarımız: /Kırgızlar: Manas Destanı / Karahanlılar: Satuk Buğra Han Destanı
[2] Ülgen/Bay Ülgen: Altay mitolojisinde iyilik Tanrısıdır. Göğün on altıncı katında yaşar. Kayra Han’ın oğludur. Dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı. Oğullarının ve diğer elçilerinin yardımıyla kamlara yol göstererek insanları yukarıdan yönetirdi. Bulutlar, Tanrı Ülgen’in duygularını yansıtırdı. Tek Tanrı inancında Gök Tanrı’nın oğlu ve gökyüzünün hükümdarı olarak görülmüştür.
[3] manyak: Şamaların giydiği cübbe veya hırkaya benzer bir üstlük
[4] Dede Korkut Hikayeleri: 12., 13., 14. Asırlarda Anadolu’nun doğusunda yerleşen Oğuz Türkleri arasında yaşamış, işlenmiş ve yayılmış hikayelerdir. Destandan hikâyeye geçiş devrinin en karakteristik örneğidir. Hikâyelerin aslı, belki de, Oğuz Destanı’nın vak’alarıdır. Fakat zamanla şekil, yer, kahraman… değiştirerek Anadolu’nun yerli hikayeleri olmuştur. Nazım-nesir karışımıdır. Dede Korkut, Dedem Korkut, Dede Sultan, Korkut Ata… gibi adlarla karşımıza çıkan şahsiyetin kimliği hakkında kesin bilgi yoktur. O manevi vazife görmek (dua), keramet göstermek şekilleri ile karşımıza çıkar. Şaman olması da mümkün ve muhtemeldir. Bir bütün görünümünde fakat ayrı ayrı on iki hikâyeden oluşan Dede Korkut Hikâyeleri’nin belli bir yazarı olduğu kesin değildir. Ağızdan ağıza dolaşır. Millîdir.
[5] badya: büyükçe ve yayvan, geniş ağızlı su kabı
[6] bazlama: Mısır, arpa, darı ve buğday unlarından yapılan; mayalı mayasız, yağlı yağsız, şekerli şekersiz, ince kalın pişirilmiş saç ekmeği [1] Destan Bırakan Türk Devletleri ve Destanları: Saka Türkleri (MÖ7. YY – 2. YY): Alp Er Tunga, Şu / Hun Türkleri (MÖ3. YY- MS 2.YY):Oğuz Kağan, Attilla / Göktürkler (552 – 745): Bozkurt, Ergenekon / Uygurlar (745 – ?): Türeyiş, Göç // İslamiyetin Kabulünden Sonraki Destanlarımız: /Kırgızlar: Manas Destanı / Karahanlılar: Satuk Buğra Han Destanı
[1] Ülgen/Bay Ülgen: Altay mitolojisinde iyilik Tanrısıdır. Göğün on altıncı katında yaşar. Kayra Han’ın oğludur. Dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı. Oğullarının ve diğer elçilerinin yardımıyla kamlara yol göstererek insanları yukarıdan yönetirdi. Bulutlar, Tanrı Ülgen’in duygularını yansıtırdı. Tek Tanrı inancında Gök Tanrı’nın oğlu ve gökyüzünün hükümdarı olarak görülmüştür.
[1] badya: büyükçe ve yayvan, geniş ağızlı su kabı
[1] bazlama: Mısır, arpa, darı ve buğday unlarından yapılan; mayalı mayasız, yağlı yağsız, şekerli şekersiz, ince kalın pişirilmiş saç ekmeği
[1] Dokuz Işık: 1. Milliyetçilik 2. Ülkücülük 3. Ahlakçılık 4. İlimcilik Toplumculuk 6. Köycülük 7. Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik 8. Gelişmecilik ve Halkçılık 9. Endüstricilik ve Teknikçilik
Alparslan Türkeş tarafından siyasi hayatımıza kazandırılan Millî Doktrin Dokuz Işık [1], ülkücülüğün ana ilkeleridir.
Tuva Cumhuriyetinin başkenti olan Kızıl şehrinin yakınlarında Dokuz Bulak denen su kaynağı vardır.
Eski Türk boylarının kimilerinin adları Dokuz Oğuz, Dokuz Ogur, Dokuz Tatar vb.dir.
Çoğu bölgemizde İslami gelenekteki ‘talâk’ [2] , galat şekliyle ‘dalak’ olup ‘Birden dokuza kadar boşsun!’ olarak kullanılmıştır.
[2] talâk: Nikâhlı eşini boşama, boşanma, nikâhın sona ermesi
talâk-ı selâse: Bir kocanın karısını boşadığını üç defa söylemesiyle gerçekleşen kesin talâk