İyotlu Sofra Tuzu ile İyot Yetersizliği Hastalıkları Önlenebilir, ancak Tedavi Edilemez
İyot, vücudumuz tarafından üretilmeyen, ancak besinler yoluyla temin edilebilen kimyasal bir elementtir ve tiroit hormonu yapımı için mutlaka gereklidir. İyot ihtiyacı yeterli düzeyde karşılanmadığında tiroit hormonlarının seviyesi düşer ve birtakım hastalıklar ortaya çıkar. Besinlerle alınan iyodun eksikliği neticesinde gelişen iyot yetersizliği hastalıkları tüm dünyada önemli ve en yaygın bir halk sağlığı sorunudur. Bu sebepten UNICEF, ICCIDD ve DSÖ gibi kuruluşlar, dünyaya ulusal düzeyde sofra tuzlarının iyotlanması programını önermektedir. Türkiye’de iyot yetersizliği hastalıklarının önlenmesi ve tuzun iyotlanması programı 1997 yılında başlatılmış ve iyotlu sofra tuzu üretimi Temmuz 1999’da zorunlu hale getirilmiştir. Bu sûretle ülkemizdeki iyotlu sofra tuzu kullanımı yaygınlaştırılarak toplumdaki iyot yetersizliğine bağlı hastalıklardan korunmada ciddî bir yol alınmıştır.
Gebe olmayan ve emzirmeyen yetişkinlerin günde 150 mikrogram (mcg) kadar iyot almaları gerekirken gebe ve emzirenlerde bu miktar 250 mcg’ın üzerine çıkar. Bu miktarlarda iyot alamayan fetüs (cenin), bebek, çocuk ve yetişkinler iyot yetersizliği hastalıkları riski ile karşı karşıya kalırlar. İyot yetersizliği hastalıkları, sadece guatr ile sınırlı olmayıp geri dönüşümsüz nörolojik bozuklukların da dahil olduğu çeşitli ve önemli bir hastalık grubudur. İyot yetersizliği, dünyada önlenebilir zeka geriliği ve beyin hasarının en önemli nedenidir. Beyin gelişiminin büyük oranda tamamlandığı anne karnındaki dördüncü ay ile 3 yaş aralığı çocuk için en riskli dönemdir.
Yetişkinlerdeki iyot yetersizliği; tiroit hormon yetmezliğine (hipotiroidi), buna bağlı gelişen guatr yani tiroit bezinin büyümesine, radyasyondan aşırı etkilenmeye, zihinsel ve bilişsel bozukluklara neden olmaktadır.
İyot tüketimi, halk arasında “zehirli guatr” olarak bilinen tiroit hormon üretiminin artışı ile seyreden Graves hastalığı gibi hastalıklarda tamamen yasaklanır. İhtiyaçtan fazla iyot kullanımında ise toplumda artan bir oranda otoimmün (bağışık sistemle bağlantılı) tiroit hastalıklarının gelişimi söz konusudur. Bu sebeplerden bir toplumu oluşturan bireylerin kandaki iyot seviyesinin olması gereken sınırlarda tutulması önemlidir.
İyot başlıca toprakta bulunan bir eser elementtir. Yağmurlarla ırmaklara, oradan da göllere ve denizlere taşınarak tekrar buharlaşma yoluyla topraklara döner. Her yıl denizlerden 400 bin ton iyodun buharlaştığı hesaplanmıştır. İyot içilen sulardan ve yenilen gıdalardan alınır. Genel olarak çoğu yiyeceğin iyot konsantrasyonu düşüktür. İyot kaynağı olarak bilinen yiyecekler, başlıca deniz ürünleri olmak üzere et, süt, yumurta ve tahıl grubudur.
İyot yetersizliği hastalıklarının önlenmesinde en etkin ve en yaygın kullanılan yol iyotlu sofra tuzdur. Sofra tuzlarında bulunan iyot; rafta uzun süre beklediğinde, gün ışığında, fazla nemde ve yüksek sıcaklıkta azalmaktadır. Bu nedenle iyotlu tuz, koyu renkli ve kapaklı bir kapta veya kapalı bir dolap içinde ışık almayıp güneş görmediği gibi nemli olmayan bir ortamda saklanmalıdır. Pişme ile de iyotlanmış tuzun iyot içeriği azalabileceği için yemek ateşten indirilirken veya pişirildikten sonra tuz eklenmelidir.
İyot eksikliği olan bölgelerde temîn edilebiliyorsa özellikle gebe ya da emziren kadınların hekim kontrolü şartıyla iyotlu tablet takviyeleri kullanmaları tavsiye edilmektedir.
Unutmayalım; iyotlu tuz ile iyot yetersizliği hastalıkları önlenebilir, ancak tedavi edilemez!
Op. Dr. Kayıhan ÇAĞLAR – Genel Cerrahi Uzmanı
Güncel yazılar için takip edebilirsiniz :http://kayihancaglar.com/