Çocukluğumun, gençliğimin resmi bayram kutlamalarına daldım şöyle bir. O zamanlarçocukluğunen hoş anlarını yaşardık hepimiz. Mutluluk da, sevinç de, neşe de, zevk de, coşku da bir başkaydı o zamanlar. O zamanlar bayramlar bayram tadındaydı hepimize.
Okulumuzun en güzel yerinde asılı,grafon kâğıdından yaptığımız süslerle bezenmiş Atatürk’ün posterinin/resminin olduğu çerçeveyi unutamıyorum hiç.
Yerine ve mevsimine göre en güzel çiçeklerle bayramlarda yeniden süslenirdi bu çerçeve. Türk Bayrağının hemen arkasında bir kız bir erkek öğrencitaşırdı; hemen hepimiz bunu taşımak için yarışırdık birbirimizle.
Aklımda kaldığı kadarıyla tempolu köy yürüyüşünde aşağıdaki marşları/türküleri söylerdik öğretmenlerimizle beraber:
‘Yaşlı gittim şen geldim aç koynunu ben geldim
Bana bir yudum su ver çok uzak yoldan geldim’
…
‘Eskişehir Eskişehir yalçınkaya sarp yerin
Kalelerden çok kuvvetli içindeki askerin’
Okul bahçesinde toplanıldığında o gün işine gitmeyen köylü de bayram yerine gelmiş olurdu. Torununu, çocuğunu, yeğenini gururla seyrederdi, sevinçle gözlerdi köylümüz.
Program başlamadan saygı duruşunda bulunulur yüksek sesle İstiklal Marşımız okunurdu. Öğretmen ve öğrenci konuşmalarından sonra en iyi şiir okuyanlar başlardı şiirlerini okumaya. Şiir okumadaki coşku, heyecan, el kol hareketlerinin gücü sarar da sarardı meydandaki herkesi. Program genelde çocuk oyunları ve seviyeye uygun yarışmalarla sona ererdi. Yarışmada derce alanların ödülü de köy halkınca verilirdi. Bayram yerinde herkese dağıtılan bayram şekerlerinin tadını hâlâ en kaliteli çikolatalarda bulamıyorum desem abartmamış olurum.
Çocukluğumda ilçede de bu bayramları kutlama zevkini yaşadım ama beni en çok etkileyeni, köyümüzdeki bayram kutlamalarıydı.
Öğretmen okulundaki kutlama hazzını bütün arkadaşlarım gibi ben de doyasıya yaşadım. Cumhuriyetin köy çocuklarına bence en büyük hediyesi olan yatılı öğretmen okullarında bir başkaydı bayram kutlamaları.
Kütüphanemizden, okulumuzdaki bayramlarda okunan şiirlerden seçe seçe mektup içinde hepimizin köyümüzdeki okullara gönderdiği şiirler de bayram kutlamalarının bir parçasıydı bence.
Öğretmenlerimizin rehberliğinde okulumuzun en güzel yerlerine Cumhuriyetimizin Ellinci Yılı logosunu yağlı boyalarla nakış nakış işlediğimizi bütün arkadaşlarım hatırlar.Milli bayramlarımızı kutlama faaliyetleri belli günle belli ayla sınırlı değildi o zamanlar. Afişler, okul dergisi, bültenler, sınıf duvar gazeteleri, okul gazetesi, korolar, şiir yazma okuma yarışmaları, sahnelenen tiyatro eserleri vb. hemen her arkadaşımızın görev aldığı bir çalışmaydı.
‘Müjdeler var yurdumun toprağına taşına
Erdi Cumhuriyet’im elli şeref yaşına’ diye başlayan Bekir Sıtkı Erdoğan(1926-2014)’ın sözlerini yazdığı Necil KâzımAkses bestesi Cumhuriyetimizin 50. Yıl Marşı hemen hepimizin ezberindeydi.
Lise ikinci sınıfta olmama rağmen Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenimizin nezaretiyle ‘Cumhuriyetimizin Ellinci Yılında Türk Şiiri’ konulu ilk konferansımdaki heyecanımı asla unutamamam. Konferans ile ilgili notlarımı hâlâ saklıyorum. Başka başka arkadaşlarım da başkabaşka konularda üstün başarılar elde etmişlerdi. Bizlere güvenerek bu kıvılcımı aşılayan öğretmenlerimi minnetle; ebediyete irtihal eden öğretmenlerimizi de arkadaşlarımızı da rahmetle anıyorum.
Öğretmenliğimdeki bayram kutlamalarında da öğrencilik yıllarımdaki heyecanımdan pek bir şey kaybetmemiştim. Hoş, bizim kuşak hep böyleydi zaten.
İlçedeki bayram kutlamalarında sunuculuk yaptığım her programda ayrı bir heyecan yaşardım. O heyecanım hâlâ diri. O program sunum notlarımı ara sıra karıştırır, özlemle eski günleri yâd ederim her arkadaşım gibi ben de.
Cumhuriyetimizin yetmiş beşinci yılındaki coşkulu faaliyetleri unutamam. İl merkezindeki bu programda verdiğim ‘Cumhuriyetimizin Yetmiş Beşinci Yılında Türk Dili’ konferansı an be an aklımda.
Yakın bir zamana kadar resmi kurum binalarında yıla uygun olarak yenilenen Türkiye Cumhuriyetinin Yetmiş Beş Yılı rozetini taktığımız günler daha dün gibi gözlerimin önünde.
Evet; Cumhuriyetle büyümek işte böyle bir şey benim dünyamda.
Özcan TÜRKMEN