İstanbul’un fethi filminin yapılacağı haberini aldım alalı üç senedir bu filmi iple çekiyordum.
Faruk Aksoy’un
iddiası büyüktü;
Türkiye’nin en büyük bütçeli ve en iyi tarihi filmini çekmek.
Filmi beklerken zaman zaman “
acaba?”
diye şüphelere düştüm.
Filmin kareleri ve parçaları (
fragmanları)
yayınlandığında ise heyecanım ve beklentilerim arttı.
Sonunda Perşembe günü 18:00
seansına kendimi attım;
tabi biletler günler öncesinden alınmıştı.
Filmin ilk sahnesi herhalde herkesin hoşuna gitmiştir. Medine’yi ve peygamberimizin sahabeleri ile olan bölümü ve Medine şehrinin o günkü halinin tasarlanışı çok hoşuma gitti hatta bayıldım! Sahabelerin Arapça konuşmaları ise yüreğime su serpti. Çünkü önceden yayınlanan parçalarda Türkçe bir seslendirme vardı ve bu filmin gerçekliğine gölge düşürüyordu. Gönül isterdi ki filmin gerisinde de dönemin dilleri kullanılsın ama olsun, fazla gözüme batmadı.
Ulubatlı Hasan’ın hatunu ile evlilik dışı yakınlaşması-her ne kadar gösterilmese de- pek hoş olmamış. Ayrıca, Fatih’in babası ile neden soğuk bir ilişkisi varmış gibi anlatılmış onu da fazla anlamadım. Herhalde biraz hüzünlü bir sahneleştirme yapmak istediler. Ak Şemsettin’i daha erken bekler iken filmin sonlarına doğru gelmesi ve fetih’in gerçekleşmesine kadar, bizlere anlatıldığı gibi, namaz kılıp, Allah’a yalvarmasının olmaması beni biraz üzdü. Filmin müzikleri fena değildi ama yeterli gelmedi ve bence müzisyenimiz işinde çok iyi olsa da Türk ezgileri üzerinde biraz daha çalışmalıydı. Fakat diğer yandan lağımcıların ve Ulubatlı’nın sahnesi insanı hüzünlendirdi. Fatih’in askerlerine konuşması ve gemilerin yürütülmesi çok iyi idi. Filme bir bütün olarak baktığımızda filmin sahneleri, görselleri ve dövüş sahneleri ile gerçekten büyüleyiciydi. Beklentilerimi karşıladı ve filmin sonunda herkes tarafından alkışlanmayı hak etti. Faruk Aksoy gerçekten üç yılın karşılığını almayı başarmış, kendisini tebrik eder, bu tarz yapımları devamını getirmesini beklerim. Yalnız bu sefer üç yıl sürmesin, insan bekleye bekleye çatlıyor.
Fetih 1453, aşığı olduğu kadar, olumsuz –hatta bana göre fazla yıkıcı- eleştiri yapanlar olmasına rağmen birinci sınıf ve Dünya ölçütlerine uygun, Türk sinemasının çıtasını yükselten bir film. Gelmiş geçmiş en iyi tarihi filmimiz olduğu gerçeğini daha iyisi yapılana kadar kimse değiştiremez. İnşallah birçok yapımcımız ve yönetmenimiz, tarihi gerçeklere uygun olarak, şanlı tarihimizi anlatan nice filmlere imza atarlar. Fetih 1453 istenildiği zaman harikalar başarabileceğimizi, Hollywood ölçütlerine uygun eserler yapabileceğimizin müthiş bir örneğidir.
Bazı ülkeler “Türkler kendilerini Dünya’nın efendisi gibi göstermişler” diye eleştirmişler. Burada bu lafa izninizle cevap vermek istiyorum.
“Yalan mı?”
Ayça MUTLUCAN
STDM Yön. Kur. Üyesi