Bir çocuk başarılı olursa anne sevinir , baba sevinir.
Bu başarıda annenin ve babanın payı büyüktür. Çocuğunu desteklemiştir teşvik etmiştir. Hedef göstermiştir, zor anlarında yanında olmuştur.
Allah, Kur’an’da çalışmanın önemini belirterek şöyle buyurmaktadır: “İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Onun çalışması yakında görülecektir. Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir.
” ‘Gelecek’ dediğimiz neslin fertleri ve anne babaları için kapanmayacak amel defterleri olacak, hepsinden de önemlisi evlatlarımız için ebeveynlere şüphesiz dua etmenin yanında başka görevler de düşüyor.
Mana âleminin yıldızlarından Beyazıd-ı Bistamî Hazretleri, henüz genç yaşında herkesin saygı duyduğu manevi bir kişiliğe sahip olur.
Acaba o, böylesine baş döndürücü manevi bir yükselişi neye bağlıyordu, merak ediyor musunuz?
Asya’da bozkırın ortasında soğuk mu soğuk günler yaşanıyordu. Annesiyle birlikte yaşayan ve onun hiçbir dediğini iki etmeyen, geleceğin Beyazıd-ı Bistamî’si küçük Tayfur adında genç bir delikanlı vardır.
Bayezıd-ı Bistamî Hazretleri ilim tahsiline daha küçük yaşta iken başlar. Dikkatle derslerine devam eder. Bir gün okuduğu bir âyet-i kerime kendisine çok tesir eder.
Ayet şöyle diyordur: “Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: Hem Bana hem de annene babana şükret! Unutma ki sonunda Bana döneceksiniz.” (Lokman Sûresi, 31/14)
Bunun üzerine eve döner. Annesi merak edip niçin erken döndüğünü sorunca, şöyle cevap verir: “Öğrendiğim bir ayet-i kerimede, Allahu Teâlâ, kendisine ve sana itaat etmemi emrediyor. Ya sana hep hizmet edeyim veya beni serbest bırak, hep Allah Teâlâ’ya ibadet ile meşgul olayım.”
Annesi: – Sen beni bırak, Allahu Teâlâ’ya ibadet et, der. Bundan sonra, kendini Allahu Teâlâ’ya veren hazret, emirlerinin hiçbirisini yapmakta gevşeklik göstermez ama annesinin hizmetini de ihmal etmez. Annesinin küçük bir arzusunu, büyük bir emir kabul edip, her durumda yerine getirmeye çalışır. Çünkü Allahu Teâlâ’nın emri de böyledir.
Bu mertebeye nasıl ulaştı?
17-18 yaşlarında herkesin saygı duyduğu manevi bir kişiliğe sahip olan Beyazıd-ı Bistamî Hazretleri’ne, bu mertebeye nasıl ulaştığı sorulur. “Annemin duası beni yüceltti” buyuran Beyazıd-ı Bistamî, başından geçen hadiseyi şöyle anlatır:
– Annem, yaşlı ve hasta idi. Bir gece vakti havanın alabildiğine buz kestiği bir vakitte inleyerek, “Yavrum, su” dedi. Ben hemen yatağımdan kalkarak anneme su almak için dışarı çıktım. O anda kaplarda su bulamamıştım. Bakır tasla dışarıdan suyu alıp da içeri girdiğimde, annemi uyumuş buldum.
Uykusundan uyandırmadım, bir müddet başucunda uyanmasını bekledim. Annem uyanınca yeniden, “Yavrum, su!” dedi. Ben de hemen diğer elimde soğuktan donmuş buz gibi tası verdiğimde, tasla beraber elimin derisinin kavladığını gören annem, çok üzülerek ağlamaya başladı. Bir yandan ağlıyor bir yandan da Allah’a şöyle dua ediyordu:
“Yâ Rabbî! Ben Tayfur’dan râzıyım. Sen de ondan râzı ol. Sen bu fedakâr oğlumu görüyorsun, ne söyleyeyim Ya Rabbi, ne söyleyeyim, ne söyleyeyim, diye üç defa dedikten sonra “Allah’ım onu aziz eyle” deyip elini yüzüne sürdü ve “amin” dedi.
Daha sonra Beyazıd-ı Bistamî sözlerini şöyle bitirdi: “O geceden itibaren bende bazı değişiklikler olduğunu fark etmeye başladım. Eğer Cenab-ı Hakk katında bir mertebem varsa bunun annemin duası hürmetine olduğuna kaniyim.”