Güzelliğin değerini bilmenin ve ondan zevk almanın bedeli var:
İnsan en çok tek başına olduğu zaman hürdür.
Öyle diyorlar.
Yeni uyandım.
Yalnızım.
Zamanımın efendisiyim.
İstediğim kadar yatakta kalıp uyanmanın esrarını düşünebilirim.
Yorganın altında gece boyu biriken ısıda sıcağım.
Kollarımı dışarı çıkarıyorum, soğuk.
Oda ısıtılmamış, başka bir iklimin hükmü altında.
Her sabah uyanmak bir mucizedir, düşünecek olursanız.
Uyanıyorum ve dünyamı bıraktığım gibi buluyorum.
Hayat, sadık bir köpek gibi, yerdeki yıldızlı halının üzerine uzanıp uyanmamı beklemiş sanki, kaldığımız yerden birlikte devam etmemiz için.
Ben uyanmazsam dünya devam edecek mi, etmeyecek mi?
Benim uyanmadığım dünya var mı, yok mu?
Yataktan istediğim zaman çıkabilirim.
Duş alıp kahvaltı yapabilirim.
Kahvaltı yapıp duş alabilirim.
Duş ve kahvaltından önce kitap okuyabilirim.
Hiçbirini yapmayıp, tembel tembel duvardaki tabloyu seyredip düşünmeye devam edebilirim.
İnsanın en az farkına vardığı ihtiyaçlarından biri tek başınalıktır.
Tek başına olmak yalnız olmak değildir.
Tek başına olmak bir seçenektir.
Yalnızlık ise çoğu zaman sizi seçer.
İnsan tek başına mı olur yoksa dışarıdaki kalabalıktan içerideki kalabalığa mı döner, o başka bir konu.
Pencereden güneş giriyor.
Oysa ben yağmur sesi duymak istiyorum.
“Katlanılması en kolay sancı başkalarının çektiğidir.”