Cumartesi, Aralık 21, 2024

Yeni Gün

Nevruz, yeni gün demek. Farsça bir sözcük; nev yeni demek, ruz ise gün… Baharın gelişi manasındadır, toprağın canlanışı demektir. Yeniden doğuşudur yeryüzünün. Yeni bir sayfa açalım bizlerde, yarına ışık olsun diye. Karanlık hükmünü alıp gitsin, kış bitsin ülkemde. Oyunlar sırf eğlence olsun diye oynansın, birilerinin kuyusunu kazmak için oynanmasın. Ateşler sadece nevruzu kutlamak için yakılsın yürekleri yakmak için değil. Ve umuttur nevruz, yaşamdır, tattır, renktir, güzelliktir.
Ülkem son zamanlarda ne kadar da siyasi bir hale geldi şaşıyorum. ‘Bayram niyetine’ demek yerine ‘Savaş, kavga ve kargaşa niyetine’ herkes kollarını sıvıyor. Nevruz niyetine hücum borusu çalınıyor habire. “Nereye abim, ablam?” diye soracağım tuttu mazur görün. “Savaş mı var acaba?” diyeceğim geldi. Bir öfke nöbeti göğüsleri körük gibi şişirip indirirken, gözler fal taşı gibi kocaman kocaman açılırken ve sesler alabildiğine yüksek çıkarken ağızlarda “Hayrola birader nevruz kavga mı demek?” diye sorgulamak istedim. O zaman gelmesin nevruz, bayram olmasın bir daha! Kalpler kırılacaksa, eldeki taşlar kafa kanatacaksa, eteklerdeki taşlar dökülecekse art niyetli olarak, nevruz gelmesin daha iyi. Ateşler insanları yakacaksa istemem nevruzu. Eldeki silahlar insana dönecekse olmasın nevruz, molotoflar atılacaksa üzerimize… Montajlar devam edecekse, şantajlar sürecekse, beddualar devam edecekse istemem nevruzu.
Mevlana gibi yeni şeyler söylemek lazım. Bugüne kadar savaş tamtamlarını, kavga seslerini, hamasi çığlıkları çok duyduk. Öfke tohumlarının atıldığı ve fideye durduğu bir zamanda barışın çiçeğini sulamak ve yeşertmek herhalde dışarıdakilerin işi değil bu coğrafyada yaşayan insanların işi olsa gerek. Her yıl aynı nutukları duymaktan bıktık. Her yıl aynı kavgaları seyretmekten usandık. Nevruz dirilmenin sembolüdür. Baharın; letafetin, zarafetin, taravetin…

“Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

Nevruzu yeni bir fırsat bilelim, yeni bir kardeşlik, yeni bir barış… Güzel olmaz mı? Hala doymadınız mı nice cana? Bu ülke insanı hep ölecek mi böyle? Hep karalayacak mı birbirini, hep arkadan vuracak mı? Satacak mı kelepir bir pazar malı gibi, ikinci el ürün gibi hurdaya ayıracak mı dost bildiğini? Hep bayramlar karaya mı dönecek, evladını yitiren analar babalar adına. Kara bayramlar doyurmadı mı gözünüzü? Gerçi gözün midesi yoktur değil mi? Alın nevruzu verin kardeşliği, alın savaşı verin barışı.
Renk cümbüşünü üç renge indirip onunla diğer renkleri yok sayacaksak nevruz, nevruz olur mu şimdi? Neden siyasi bir mana yüklüyoruz ve insanları bununla meşgul ediyoruz. Nevruz taş atmak mıdır? Araç yakmak mıdır? Slogan atmak mıdır? İnsanları rahatsız etmek midir? İnsanlara etiket yapıştırmak mıdır? En mahrem odalarına değin kameralar yerleştirmek midir? Özel hayatını gasp edip kulak kabartıp dinlemek midir?  Nevruz eğer böyle bir şey ise terk edelim nevruzu. Uzak dursun bizden, yaklaşmasın asla! Eğer ülkemde yaşayan herhangi bir insanın canına kastedecekse nevruz, gelmesin daha iyi.
Huzuru derdest edecekse nevruz, hiç gelmesin ülkeme. Toprağıma düşmesin cemre, sahte gözyaşları ıslatmasın toprağımı ve yalancı baharlarını getirmesin ülkeme nevruz.
Bayramı haram, güzel günleri verem ediyoruz. Hesap ortada; kâr zarar kime yarar! Güneşe hasret kaldığımız şu mevsimde eğer birilerinin canı yanacaksa daha da hasret kalalım diyorum. İstemem güneşi de eğer akacaksa bir kan, istemem mart’ı gelmesin lütfen, yanacaksa bir insan! El ele kol kola; dil dile, din dine yürümeliyiz cemre misali insanların fikrine, gönlüne. Açmalıyız yediveren gül gibi renk renk, koku koku. Dal dal olmalıyız, Türk’ü Kürt’ü Laz’ı Çerkez’i ile… Köklerimizi salmalıyız ülkem coğrafyasının dört bir yanına. El âlem birlik neymiş görsün, bahar neymiş anlasın. Köklerimiz tutmalı bizi; Çanakkale gibi, Sarıkamış gibi… Ölsek bile amacımız bir olmalı, nevruzu kutladığımız ve üzerinde yaşadığımız bu toprak uğruna olmalı bu. Kasetler çıkmasın, uzaktan kumanda ile ülkem zorda bırakılmasın. Bu ülke beyaz pirinçlerle dişlerini kırmasın.
Çiçeklerimiz var birbirimize sunacağımız. Yemişlerimiz var birlikte yiyeceğimiz. Çocuklarımız var beraber oynayacak… Çeşmelerimiz var aynı tastan su içeceğimiz. Türbelerimiz var kol kola duaya duracağımız. Camilerimiz var saf saf namaz kılacağımız. Bu kavga, bu beddua ne diye? Bu öfke, bu önü alınmaz düşmanlık… Bu kuru kalabalık neyin davasını güdüyor. Bu ne kabalık, ne ayıp!
Başkası dost değildir bize. Komşuyuz, akrabayız, dostuz, arkadaşız. Bu coğrafyanın ekmeğini yemişiz, suyunu içmişiz, toprağına yüz sürmüşüz. Aynı takımını tutmuşuz ele güne karşı. Kız almışız kız vermişiz birbirimize. Aynı küfrü dilimize dolamışız. Aynı esprisine gülmüşüz, aynı acısına karalar bağlamışız. Uğruna savaşmışız bu ülke için, vurmuşuz, vurulmuşuz. Bir tarih yaratmışız en şaşaalısından hem. Nevruz geliyor, ülkem tedirgin oluyor. İnsanlar huzursuz oluyor. Akil adamlar mutsuz oluyor. Barışa uzansın istiyorum kalpler, huzura atılsın istiyorum sloganlar, gülen çocukların hatırına kutlansın istiyorum bayramlar. Ölmesin tek bir insanı bu ülkenin, yok yere, nahak yere hem de… Yeşersin bir nevruz çiçeği gibi boy boy açılsın Anadolu’da kardeşliğin remzi. Kaç binyıl yaşadık beraber, kaç bin yıl daha yaşayacağız kim bilir?
Nevruz yeni bir umut olsun istiyorum Türkiye’mde. Herkes kendi kimliği ile Türkiye çatısı altında dostça kardeşçe yaşasın istiyorum. Kilise’de, Havra’da, Sinagog’da, Cemevi’nde, Cami’de ibadetini yapsın özgürce. Tek çarpsın yürekler, insanı esas alsın cümle zatlar. Nevruz gelsin kurulsun şöyle, yeni şeyler söylesin artık. Karnımız tok hamasi sözlere, veciz nutuklara sırtımız pek artık. Anlatacaksa güzel günlerden dem vursun. Güzel insanlardan bahsetsin; kavgasız gürültüsüz. Mutlu bir yarına inandırsın bizleri. Kutlu bir aydınlığa çıkartsın ülkemizi.

Nevruz gelecekse böyle gelsin.
Bayramımız kutlu olsun Türkiye’m.

Gürhan GÜRSES
STDM Aktivisti

RELATED ARTICLES
- Advertisment -

Most Popular

Recent Comments