Erkek milletiz hem sever hem döveriz. Yok yok hem severiz hem öldürürüz. Hem güçlüyüz; kaslarımız o biçim, kafamız kalın, duygularımız hep kabarık, aklımız fikrimiz tek bir işe çalışır. O da ince iş! Kadını dövmek ise en kolay iş. Nakış gibi döveriz, sever gibi döveriz. Gül gibi döveriz.
Sevdiğimizden, ne yaptığımızı bilmeden döveriz. Bahanemiz sudan; dışarı çıktın, sağa sola baktın, konuştun, yemek yapmadın vesaire vesaire… O kadar kolay ki vurmak, o kadar hazırız ki dövmeye işte bu yüzden kadını sevmeye vaktimiz kalmıyor. Seversek emin olun ki yüzde elli sorunu halletmiş oluruz.
Ekranlarda gün geçmiyor ki bir tane dahi kadına yönelik şiddetle ilgili haber olmasın. Gazetelerde bir haber eksik olmasın. O kadar kolay olmuş ki cana kıymak, cana zarar vermek, canı hırpalamak o kadar olur.
Boy boy fotoğraflar var sayfalarda şiddete maruz kalan kadınların; gözler şiş ve morarmış, kollar kırılmış, kafa sarılı, kalp kırık, gurur rencide edilmiş, onur yerle bir… Tabutlar sahipsiz kalkıyor camilerde, dualar dudaklarda yarım kalıyor.
Kare kare çekilmiş fotoğraflarda mağdurun ve mazlumun çaresizliği gözlerine yansıyor. Kameraya çekilmiş olan görüntülerde ise herkes olan biteni anlamaya çalışıyor.
Bu ne öfke, bu ne cinnet hali, bu ne akıl, bu ne insanlık? Bu nasıl adamlık? Kurbanlık koyun mu almışsınız besliyorsunuz? Ona bahşedilen canı siz mi vermişsiniz ki yine siz alıyorsunuz? Dünyanın en vahşisi herhalde aslan kaplan timsah değildir. Bal gibi de insandır insan.
Televizyona bakamıyoruz daha, gazeteleri okuyamıyoruz. Bu ne düşmanlıktır ki cana kastediyoruz. Bu ne vicdandır ki kendimize hak gördüğümüzü onlara hak görmüyoruz. Erkeğin yaptığı kabul edilebilir kadının yaptığı kabul edilemez. Erkek yaparsa ‘Erkektir yakışır” kadın yaparsa ‘Namussuzluk’ etiketi yapıştırılır.
Oysa kadınlar erkeklere yaptıkları uygun olmayan faaliyetler ve davranışlar için şiddet uygulasaydı tahminim memlekette erkek kalmazdı. Sokağa çıkın ve görün. Lafı yiyen kadın, bakışlara maruz kalan kadın, her türlü tacize uğrayan kadın. Bunu yapan erkekler eve gidince namus bekçisi kesiliyor.
Resulullah Efendimiz buyuruyorlar: “Kadın, eğe kemiği gibidir. Onu dosdoğru yapmaya kalkarsan kendisini kırarsın, şayet eğrilik bulunduğu halde faydalanmak istersen faydalanabilirsin.” Hep kırıyoruz hep dövüyoruz hep sövüyoruz hep vuruyoruz. Ne kadar aktif bir toplumuz. Hep hareket ve de bu hareket sonucunda hep bereket!
Evden kaçmış diye öldürülen kızlarımız var. Başkasıyla görüştü diye töre gereği vurulanımız var. Boşanmaya kalktığı için bıçaklananımız var. Saçından tutulup çekilenimiz var. Yüzüne kezzap dökülüp ‘Bana yar olmazsa başkasına da yar olamaz’ dediğimiz var.
Kadına şiddet almış başını gidiyor ülkemde. Dört nala, son sürat, şaşmaz bir şekilde ve hızla. Bıçak dayamış boğazına biri. Diğeri ailece kurşunların hedefi oluyor. Bir diğeri 180 kilometre dayak yiyor. Kezzap atılıyor birinin yüzüne. Diğeri kuaföre gittiği için katlediliyor.
Demokratikleşmeymiş, çağdaşlaşmaymış, modernleşmeymiş hepsi hikaye. Geçin bunları. Kadını el üstünde tutuğumuz zaman bu toplum gelişir.
Kadına hak ettiği değeri verdiğimiz, onlara kem gözle bakmadığımız, onları sevdiğimiz, onların haklarına saygı gösterdiğimiz zaman yücelir bu toplum.
Kadına şiddete son diyorum çaresiz bir şekilde. Biliyorum bu yazıyı yazdığım şu anda da sizler bu yazıyı okuduğunuz anda da kadınlar ölecektir yine yok yere. Ya kızgın bir sevgili tarafından, ya terk edilmiş bir koca tarafından, ya eş dost eliyle…
Kadın olmak zor bu toplumda, kadını severken vurmak çok kolay oysa!
Çok yazık.
Gürhan GÜRSES
STDM Aktivisti