Tam elli yıl geçmiş biz Türkler Avrupa’yı vatan edineli.
Dile kolay, tam elli yıl..
Sadece bir ekmek parası için gelip neler basarmışız neler..
Ne başarılı işadamları yetiştirmişiz, ne siyasetçiler, ne sanatçılar..
Ancak kendi kendimize calip oynamaktan bir turlu kurtulamamışız sanki.
Ne Belçikalılar bizi anlayabilmiş, ne de kendi vatanımızda adam yerine konmuşuz.
Kimisi gurbetçi demiş bize, kimisi Almancı,…
Kimileri ise kampanyalar açmış “Avrupalı Türklere gurbetçi denmesin” diye..
Öyle uzun ve dramatik hikayelerimiz var ki, filmlere konu olmuşuz..
“Dışı seni yakar, içi beni yakar” misali yasamışızAvrupa’da hayati sanki..
Yaşanmadan asla anlaşılamayacak bir hayatimiz olmuş.
Simdi Anavatan bize yardım etmeye kalkmış, sorunlarımıza birlikte çare bulmak istiyormuş.
Peki, buradaki sorunları sadece STK başkanlarından, diplomatlardan, protokoldeki insanlardan mı öğrenmeyi düşünüyorlar acaba?
Simdi bir kaç STK Başkanını bir araya getirerek burada Avrupa Birliği Fonlarından yardım isteyerek sosyal aktiviteler mi düzenlememek niyetindeler?
Bu ülkenin Türk asıllı siyasetçileri, okurları, yazarları, öğrencileri, özellikle de sosyal alanda en aktif olan vatandaşlarının görüşlerini de almak gerekmiyor mu?
Büyükelçiliğimizin ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığının da Yetkilileri arasında çok değerli dostlarımın olduğunu gördüm ve onları bu İnisiyatiflerinden dolayı tebrik etmeden de geçemeyeceğim.
Ancak o toplantıda buradaki halkın sorunlarını en yakından takip eden, ömrü halkının sorunları için mahkemelerde geçmiş ve halkın sorunlarını en iyi bilenlerden biri olan Tercüman Yakup Yurt ‘un da olması gerekmiyor muydu örneğin?
Neredeyse her günacı bir haberle, bir terör olayıyla uyanıyoruz.
Biz kabul etsek de, etmesek de ırkçılık olayları artıyor, şiddet ve terörolayları her gün gittikçe artıyor.
Kalpler sanki gittikçe daha da kararıyor..
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovmak yerine takdir etmeyi bir öğrenebilseydik herhalde günlere gelmezdik diye düşünüyorum.
Tabii ne de olsa hepimizin doğruları farklı.
Yalnız hepimizin de kabul etmesi gereken doğrular asla değişmez, siyah siyahtır, beyaz beyaz, iki kere iki de dört eder..
Hiç kimse saçma yöntemlerle hareket ederek halka hizmet ediyoruz masalları anlatmaya kalkmasın.
Halka hizmet için önce halkı tanımak gerekir. Halkın yanında olmak.
Halkın arasından, eğitimli, kültürlü, ayni zamanda mütevazi ve donanımlı insanları bulup, onlarla da istişare edip, ortak davalarda birlikte hareket etmek gerekiyor.
Birlik olamıyorsak sorun değil, olmayalım, ama en azından halkın değer verdiği insanlara biz de değer verelim ki, o insanlar da hak ettikleri yere gelsin.
Eğer öyle davranmazsak değil elli yıl, yüzyıl da yasasak burada hiç kimse bizi takmayacaktır.
Kendi kendimize çalıp kendi kendimize oynamaya devam edeceğiz..
Üniversiteli pırıl pırıl gençleri, Belçikalı Türk siyasetçilerini, sanatçıları ve toplumun her alanında aktif olan değerli insanları araştırıp, onları da tanıyıp onların da fikirlerini almaya ne dersiniz?
Bir de sadece aynı dili konuşmayı değil, ayni zamanda aynı duyguları da paylaşmayı denesek?
Birgul KAPAKLIKAYA
17-04-2013
birgulkapaklikaya@yahoo.com