Bu gece, Ramazan ayının müjdecisi olan mübarek Berat Gecesi’dir. Allah’ın affının ve bağışlamasının çok olacağı müjdelendiğinden bu geceye ”Berat Gecesi” denilmiştir.
TÜRKLERDE KANDİL GECELERİ
Türklerin Selçuklular döneminden beridir mübarek gün ve geceleri kutladıkları bilinmektedir. Osmanlı Devleti’nde de Ramazan ve Kurban bayramlarının yanı sıra Müslümanların kutsal saydıkları Hicri takvimde sırasıyla; Mevlid, Regaib, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinin önemi idrâk edilerek kutlama etkinlikleri düzenlemiştir.
Osmanlı Padişahı II. Selim döneminde (1566-1574) camiler aydınlatılıp, minarelerde kandiller yakılarak kutlandığı bilinmektedir. Türklerin kutsal saydığı bu beş gecenin ‘’Kandil Gecesi’’ olarak adlandırmasının sebebi, kandil ışığının ruhani bir anlam ifade etmesidir. Kandil; önceleri aydınlatma amacıyla evlerde kullanılırken, sonradan dini inançlar nedeniyle camilerde, türbelerde, mezarlarda ve birçok kutsal kabul edilen yerlerde sürekli olarak yakılmaya başlanmıştır. Kandil ışığı, insanlar için hayatı; kandilin yağının tükenmesi ve ışığının sönmesi ise ölümü temsil eder. Bu manevi kimliği ile ‘kandil’ kelimesi sadece Türklerde kullanılmıştır. Araplar ise gece anlamına gelen ‘Leyl’ (Leyle-i Berat gibi) sözcüğünü kullanmışlardır.
Bu gecelere ait kutsal inanç, Arap toplumlarında başlamış olsa da kandil gecelerinin kutlanmasının gelenek haline getirilmesi ve ibadet dışında birçok sosyal aktivite ile zenginleştirilmesi, Türklerin sayesinde olmuştur. Parmak kalınlığında susamlı ve susamsız yapılan ‘kandil simitleri’, komşulara; lokma, helva ve şerbet dağıtma, büyükleri arayarak kandillerini kutlama gibi gelenekler bunlardan bazılarıdır. Elektriğin olmadığı o devirlerde, cami minareleri arasına gerilen iplere tutturulmuş kandillerle yazı ve süsleme yapmak yani ‘mahya kurmak’ Türklere özgü bir örftür. Ayrıca Sultan III. Murat Han döneminde başlayan, camilerde ‘Mevlid-i Şerif merasimi’ tertiplenmesi, kandil gecelerine ait bir âdet haline getirilmiştir. Kandil âdetleri arasında en etkileyici olanı ise yeni nesillerin adını bile duymadıkları ‘kandil uçurma gösterisi’dir. Kandil gecelerinde yapılan bu gösteride minareye çıkan bir kişi şerefeden yere doğru bağlanmış bir ip üzerinde kandilleri kaydırırdı. Birbiri ardına kayan kandiller, yıldız kaymasına benzer bir görüntü oluşturur, bu görüntü halk tarafından ilgiyle izlenirdi. Halkın camileri doldurup, ibadet ettikleri bu önemli gecelere devlet erkânı da katılmıştır.
BERAT GECESİ NEDİR VE NE ZAMAN?
Kuran-ı Kerim’de (Duhan, 44/1-4); “Apaçık kitaba andolsun ki, Biz Kur’ân-ı Kerim’i mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız. O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir.” buyurulmuştur. Berat Gecesi, Kur’an-ı Kerim’in Levh-i Mahfûz’dan (1) Dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Kadir Gecesi’nde ise Peygamber efendimize ilk kez ve parça parça indirilmeye başlanmıştır.
‘Beraat’ kelimesi sözlükte; ‘bir zorluktan kurtarmak ve beri olmak’ demektir. Günah, borç ve cezadan kurtulmak gibi anlamlara gelen berat, günahlardan arınmayı ve Yüce Allah’ın rahmet ve mağfiretine ulaşmayı ifade etmektedir. Şaban ayının yarı gecesi yani 14. gününü 15. gününe bağlayan gece Berat Gecesi’dir. Berat Kandili, Allah’ın ekstra rahmet, lütuf ve mağfiretiyle tecelli ederek kullarına bağışlanma kapılarını ardına kadar araladığı; müminlerin dualarına icabet ettiği, günahlarını affettiği, yapılan ibadetleri normal zamanlardan kat kat fazla mükâfatlandırdığı bir zaman dilimidir. Bu yüzden ‘Rahmet Gecesi’ adı da verilmiştir.
BERAT KANDİLİ’NİN ÖNEMİ
Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Şaban ayının onbeşinci gecesi olduğu zaman gecesinde namaz kılın, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Allah Teala hazretleri o gün, güneşin batmasıyla, dünya semasına iner ve şöyle der: “Bana istiğfar eden yok mu mağfiret etsem! Benden rızık isteyen yok mu rızık versem, belaya maruz kalan yok mu afiyet versem… Şöyle olan yok mu, böyle olan yok mu?” Bu hal fecrin sökmesine kadar devam eder.” (2)
Hazret-i Âişe validemiz; “Ya Resulallah, Allahü Teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu halde, neden Berat Gecesi’nde çok ibadet ettin?” diye sordu. Cevabında buyurdu ki: “Şükreden kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri Allahü Teâlâya arz olunur.” Her sene, Şaban ayının on beşinci Berat gecesinde, o senede olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, yani her şey Levh-i Mahfûz’da yazılır.
BERAT KANDİLİNDE YAPILABİLECEKLER
Berat Gecesi, insanlara verilen eşsiz bir fırsattır. Gündüzünde oruç tutulmalı, tövbe istiğfar etmeli, kaza ve nafile namazı kılmalı, Kur’ân-ı Kerim (özellikle Rabbenâ âtinâ ve Âmenerresûlü) okunmalı, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) salât-ü selâmlar getirilmelidir. Dargınlıklar son bulmalıdır. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmelidir. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmelidir. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalıdır. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmelidir. Hayattaki manevi büyüklerimizin, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon edilerek tebrik edilmeli; duaları istenmelidir.
Son söz: Berat Kandili’nde; kendimiz, ailemiz, ülkemiz ve milletimiz için edeceğimiz gibi Türk dünyası, İslam coğrafyası ve insanlık alemi için de Allah’a dua edelim. Bu duygularla Berat Kandilinizi kutluyor; milletimizin birlik ve beraberliğine, müminlerin affına ve insanlık için de barış, huzur ve saadete vesile olmasını Yüce Allah’tan diliyorum.
Şen ve esen kalınız.
Sağlıklı Düşünce – Op. Dr. Kayıhan Çağlar ( kayihancaglar@gmail.com )
(1) Levh-i Mahfuz, değişmeyen kader levhasıdır. Burada olacak olan her şeyin son ve kesin şekli yazılıdır. “Allah (o yazıdan) dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Ana kitap (olan Levh-i Mahfûz) ise O’nun katındadır.”
(2) http://www.kuransitesi.com/Hadisler/?k=Hadis&id=6364