Bayram molası bitti ve tekrar günlük telaşlar ve endişelerimizle yüzleşmeye başladık.
Bayramlar hem hayatımızda verdiğimiz kısa molalar olması hem de hiç görüşmediğimiz yakınlarımızla ve dostlarımızla görüşebildiğimiz için çok anlamlıdır.
Uzay çağını yaşadığımız yüzyılımızda yakınlarımızla ve dostlarımızla görüşebilmek için bayramlar adeta bir ‘bahane’ olmaya başladı.
Çünkü kendimizi bu hayatta hep yalnızlaştırmaya programlıyoruz.
Her karşılaştığımız insanla ‘yoğun, çalışıyoruz işte,Vakit Bulamıyorum, gibi bahanelerle kendimizi aslında bahane kafeslerinin içine hapsediyoruz.
Resmi bayramlarda olduğu gibi Dini bayramların da kucaklayıcı olduğuna inanıyorum. Toplumları bir arada tutacak ortak paydaların, ulusça paylaşılacak renkli anların, "Biz düşman değil, aileyiz" duygusu yaratacak buluşmaların gerekliliğine yürekten inanıyorum.
Ama bunun zorlamayla olamayacağını da biliyorum.
Bayramları daha yoğun yaşabilmek için geleneklerimizi geleceğe taşıyacak yenileyici bir güç, bayramları gerçekten şenlendirecek bir iksir lazım.
Bizlerde benim kanımca bayram heyecanları azalırken, Batı’da Noel eskiyeceğine yaygınlaşıyor?
Birçok ülkede olduğu gibi Ülkemizde de yılbaşı eğlencesi, bayram coşkusunun yerini alıyor.
Eskiden bütün aileyi bir araya toplayan bereketli bayram sofraları, artık gençlere heyecan vermiyor.
Bayramları coşku ile yaşayabilmek için Ziyareti ödev olmaktan çıkarmak Ve bayramı tatil cazibesiyle birleştirmemek lazım.
Bayramı zoraki bir el öpmeden kurtarabilecek, dededen toruna herkesi aynı potada buluşturabilecek, hem dinlendiren, hem eğlendiren, renkli, sürprizli, hediyeli, yeni zeminlere, etkinliklere ihtiyacımız var.
Kutsal bir yönü de var bayramların.
Çocukların gözlerindeki o cıvıl cıvıl mutluluk da değer bence bayramları yaşamaya…
Enfes bir çikolata gibi bayramlar, hayatımızda bir dakika durup soluk aldığımız, mutlu olduğumuz, dostlarımızı ziyaret ettiğimiz günlerdir.
Dinlendiğimiz, dinlenmesek de tatlı yorgunluk yaşadığımız günlerdir.
Bayram öncesi heyecanım, bayramın son günü buruk ve hüzünlü bir ruh yapısına bürünür benim hep.
Şu anda da onu hissediyorum.
‘Keşke bitmeseydi’ dediğim ve yaşamaktan haz duyduğum günlerdir bayramlar…
Her güzel şeyin sona erdiği gibi bitiyor işte bayramlarda.
Siz bu satırları okuduğunuzda ise resmen bitmiş olacak ve yeni bir haftanın iş ve telaş yükünü omuzlarımızda hissedeceğiz.
Yaşadığımız yerin,yaptığımız işin sorunlarıyla tekrar yüzleşeceğiz.
Trafik çilesi, gürültü kirliliği, günlük koşturmalar ve kimi zaman sizi deli eden gelişmeler, bir dalga gibi üzerinize üstünüze doğru gelecek.
Ama böyle işte, hayat !
Bir küs,bir karışık, hafifte karışık devam ediyor yaşam.
Mutlu bayramlar dileğiyle!