Cumartesi, Kasım 9, 2024
Ana SayfaKöşe YazılarıNuretin DİKERBilmek mi önemli sezmek mi? (1)

Bilmek mi önemli sezmek mi? (1)

Bütün verilerin zahiren doğru olarak göründüğü ve fakat bir şeylerin yolunda olmadığı düşüncesinin içimizi kara bir bulut gibi kapladığı anlar vardır.
“ Aklıma yatmadı”…
“Gözüm tutmadı”…
“İçimdeki sese göre, yine de hayır…” gibi sözcüklerle akla, bilgiye hayır deriz.

 

Bazen de sessiz bir itiraz yükselir halimizden. Neden diye sorsalar da o an için verecek cevap bulamayız.
“Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.”
Nihayet zaman içimizdeki o kuşku nedeniyle bizi haklı çıkardığında, bilebilmenin gururunu değil haklı çıkmanın hüznünü yaşarız.

Bazen hayat arap saçına döner. İnsan ışığını yitirir. Ruh yolunu bir labirentte kaybeder. Aklın kılavuzluğu fayda etmez.

Hiçbir denklem doğru sonuca götürmez.
Şairin biri yolda giderken yol kenarında dilenen bir ‘kör’ görür. Şair, dilenciye günlük kazancını sorar. Dilenci günlük kazancını söyler. Şair bunun üzerine kör dilencinin göğsünde taşıdığı ve sakatlığını belirten tabelayı ters çevirip üzerine bir şeyler yazar ve gider.

Bir süre sonra şair oradan geçerken yine dilenciye kazancının ne olduğunu sorar. Dilenci adamı sesinden tanır ve gelirinin iki kat arttığını söyleyerek şaire boynunda ki tabelaya ne yazdığını sorar.

Şair cevap verir: "tabelada ki 'doğuştan kör' yazısı yerine 'bahar geliyor, ama ben göremeyeceğim' diye yazdım."

Şairin inceliği ‘bilgi’den değil ‘sezgi’den gelen bir inceliktir.

Hiçbir çare “çare” değildir. Hiçbir anahtar önümüzdeki kapıyı açamaz.

Dağları aşırıp bizi iskeleye getiren akıl bizi bir türlü gemiye bindiremez.

İnsan böylesine çaresiz bir durumda, gaipten bir ses duyar ya da önceden duymuştur ama şimdi hatırlar: “Yüreğinin götürdüğü yere git.”

Kalbinin sesini dinler. Ormanda kaplanın sessiz yürüyüşü diye tabir edilen “sezgi” harekete geçer. “Bilgi”nin haylaz kardeşi eve dönmüştür. Doğruluğuyla, estetiğiyle, güzelliğiyle dönmüştür.

Adeta bir vahyin yol göstericiliği gibi bütün kilitli kapılar birer birer açılır. Şiirler dökülür sımsıcak. Düğümler kılıçsız çözülür. Yol gösteren ışık belirir. Labirentin haritası gözlerinin önüne gelir.

“Bilmek mi önemli sezmek mi” sorusunun cevabına yaklaşılmıştır. Herkes “bilgi”nin yönünde yol almış herhangi biridir. “Sezgi”yle henüz farklılaşmamıştır.

“Aslında, bilmemek sevinçtir” derler.

Bir şeyin bilgi ya da sezgi ile öğrenilmesindeki heyecan bedendeki ve ruhtaki bütün duyguları harekete geçirir.

İnsan uyandığı her sabahla gelen sevinç ya da kederin oluşturduğu çekim alanında kırkıncı kapıdan sonra kırk birinci kapının ardındakinin ne olduğu merakıyla yaşar.

Sezgide doğruluk vardır… Estetik vardır… Güzellik vardır…

Kabalığın, çirkinliğin, ucuzluğun basitliğin izleri yoktur. Bedene değil ruha hitap eder.(Devamı gelecek yazımızda -:))

 
RELATED ARTICLES
- Advertisment -

Most Popular

Recent Comments