Bayram Bilge Tokel’in Türküler Kalır (Kapı Yayınları 272; Ocak 2012) kitabını okuduğumdan bu yana ısrarla savunduğum bir konu oldu TÜRKÜ ve vazgeçemediğim bir kavram oldu ‘Türküler Kalır.’
Evet, biz oldukça, biz değerlerimize sahip oldukça, onları benimseyip yaşadıkça, yaşayıp genç kuşaklara aktardıkça türküler kalacak inşallah.
31 Mayıs salı akşamı yirmi beş yıldır aralıksız Odunpazarı Halk Eğitimi Müdürlüğü THM korosunun şefliğini yapan sayın Ahmet KIZILOK’un davetlisi olarak Eskişehir Odunpazarı Halk Eğitimi Merkezi Türk Halk Müziği Korosu konserindeydim. Hasan Polatkan Kültü Merkezi doluydu. Ayakta epey türkü sever vardı. Türkü dostu arkadaşlarım Mehmet Sonkaya ve Mustafa Topal ile konser saatinden epey bir önce salonun uygun bir köşesinde yerimizi aldık. Mustafa ve Mehmet arkadaşlarımdan konser boyunca istifade ettim. Mustafa’nın teknik müzik bilgisi ile Mehmet’in THM kültürü birleşince programın notumu verir gibi olduk. İnşallah umduğumuz gibi de olacaktı.
Seyirciler/dinleyiciler de korodakiler kadar heyecanlıydı. Her sandalyede/koltukta dinleyiciler için hazırlanan broşür bilgileri her zamanki gibi hazırlanmıştı. Dinleyici/seyirci buradan bir genel kanaat ediniyordu.
Salonda kimliğini, kişiliğini bilmediğim insanlarla da selamlaşıyorduk. Müzik, türkü böyle bir şeydi zaten. Salona türkü için gelen türkü severler, türkü dostu oluvermişti hemen. Bu çok güzel ve çok özlenen bir olguydu. Milletimizin böyle birleştirici faaliyetlere çok ihtiyacı vardı.
Sezon Sonu ve 42. Yıl Sanat Gecesi 2 Konser Programı, zamanında, sunucunun güzel sunumuyla başladı. Sezon Ortası ve 42. Yıl sanat Gecesi 1 Konser Programına göre görebildiğim kadarıyla koroda değişiklikler vardı.
Memleketin her köşesinden seçilmişti türküler. Seçilen türkülerde dikkat vardı, seçilen türkülerde ilgi vardı, seçilen türkülerde bilgi vardı, seçilen türkülerde profesyonellik vardı. Evet, türküler yaşıyordu; yaşayacaktı. Türküler yakıldıkça, türküler çığırıldıkça milletimizin varlığı da devam edecekti. Tarih, Türk’ü de türküyü de yazmaya devam edecekti. Bu, benim için, bizim için bir gururdu.
Korodaki intizam, mükemmeldi. Her halinden belliydi profesyonelliği. Çalışmanın, azmin sonu başarıyı getiriyordu işte. Sahnedekiler ve salondakiler şefin yönetimine mükemmel bir şekilde uyuyorlardı. Bu ahengi konser süresince hep müşahede ettim. Odunpazarı Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Bülent Korkmaz beyefendi başta olmak üzere sorumlular/görevliler samimi idiler.
Güzel bir gece yaşadım. Koroda görev alan, koroya emek veren, koroya destek olan, bu tür faaliyetlere imkân ve fırsat hazırlayan herkese minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Konser boyunca salon gurbet yaşadı, umut yaşadı, hasret yaşadı, acı yaşadı, sihir yaşadı, lirizm yaşadı, ağıt yaşadı, hüzün yaşadı, ayrılık yaşadı.
Konser boyunca salon köy köy, oba oba, burcu burcu insan koktu. Toplumun içindeki insan, toplumun gözü kulağı olan insan, toplumun sırdaşı insan işlendi türkülerimizde.
Konser boyunca türkülerin dilinde kendini buldu salon. Salonda yâr vardı, sevgi vardı, dert vardı; kısaca insan vardı. İnsanın başından geçenler vardı, başına gelebilecekler vardı.
“Akarsu’yum yardan haber gelirse / Şu azgın yarama derman olursa / Gönül sevdiğini arar bulursa / Kahpe felek sen o zaman gör beni beni” türküsü ile Canan Büyükcan hanımefendi gönülleri fethetti. Ahmet Kızılok’un konser için repertuar seçimindeki hassasiyetlerini salona açıklaması takdire şayandı. Türküler, unutulmayacak, unutturulmayacaktı. Herkesin bildiği değil herkesin bilmesi gerektiğine inandıkları türküler, özenle, seçilmişti. Hazırlık ve emek, hemen hissediliyordu. Oğuz Kaya Bey’in program öncesi hazırlıklarının yorgunluğu program sonunda kalmamıştı. Bu her hâlinden belliydi.
Eskişehir’de Tatarların ve Emirdağlıların sayıca çok olması, repertuara damgasını vurmuştu. Konser sonunda kendilerine de belirttiğim üzere TRT Ankara radyosu saz ve ses sanatçısı sayın Altan Güvenç’in söylediği Emirdağı Birbirine Ulalı türküsündeki büyü yaşanmaya değerdi. Sayın Altan Güvenç’in rahatsızlığına rağmen Emirdağ Ağzı’nı mükemmel bir şekilde kullanarak türküyü çığırması salonu, özellikle de, Emirdağlı dinleyicileri mest etti.
Ses, saz ve şefteki ahenk, bağlama ikinci kademe kursiyerlerin gösterilerine de yansımıştı.
Ankara Radyosu sanatçıları Altan Güvenç, Mehmet Vural ve Erdal Göçbak türküye türkü tadını vererek bize sanatlarını sergiliyordu. Evet, bu saz heyeti oldukça da türküler kalacaktı.
İşin zor olanı perdenin arkasındaydı. Elli kişiden fazla koro elemanı ile uğraşmak, başlı başına bir işti zaten. THM Kol Başkanı Süleyman Hadak ile Başkan yardımcıları Ebru Leblebici ve Mine Sağlam’ı ayrıca ve özellikle tebrik etmek istiyorum. Mine Sağlam’dan solo bir türkü bekledim ama … İnşallah önemli bir sağlık problemi yoktur.
Şenol Şakar ve Gönül Kılıç’ı ayakta alkışladım. Gönül Kılın, “Bilemedim gıymatını gadrini” dediğinde bitmiştik zaten… Gönlüne sağlık Gönül… Gönüllerde hiç solmazsın inşallah.
Iğdır türküsü “Asker olup vatana hizmet eylerim”’i sunucu Nilüfer Öztürk o kadar güzel sundu ki. Salon ‘Kurban olan ayına/ Ayına yıldızına” nakaratıyla coştu. Askere övgü ama aynı zamanda da teröre cevaptı bu türkü.
Kültür Bakanlığı THM ses sanatçısı Canan Başkaya, türkünün ve hazzın doruğuna götürdü bizi güçlü yorumlarıyla. Cananlar oldukça da türküler kalacaktı evet. Ülkemizin ve durumumuzun yeniden fotoğrafını çekti sayın Başkaya seçip okuduğu türküleriyle. Çorum ağzını ‘Söylemeyin’ deyişi ile icrası mükemmeldi. Mehmet’in özellikle isteği Mihriban’a salon da büyük bir coşkuyla katıldı.
Plaket ve çiçek takdiminden sonra koronun klasiği “Kahveyi Kavururlar” ile program bitti.
Keşke orada olsaydınız. Olsun; türküler kalacak ya; bir başka zaman inşallah.
Evet, evet; türkülere nazar değmesin inşallah.