Rumların Aziziye’de bulunduğu senelerde Terzi Patnos vardı.
Uzun kış gecelerinde gaz lambasının altında büyüklerimiz ile bir araya gelir sohbet ederlerdi. Sohbetlerin çoğunda yayladan bahsederlerdi. Terzi Patnos’un oğlu Mikail de sohbetleri can kulağı ile dinlerdi.
Bir gün çok merak eder, “Ne olur beni de götürün yaylaya” diye Dedemlere yalvarır. Büyüklerimiz Mikail’e söz verirler. Yayla zamanı gelir, hazırlıklar başlar. Söz verdikleri gibi Mikail’in annesinden ve Babası Patnos Efendi’den izin alırlar, Mikail bizimkilerle yaylaya çıkar.
Yaylada Emirbaba’dan bahsedilir.
Rivayete göre, bir harp olacağı zaman, Emirbaba Yorgun Dede’ye, Yorgun Dede’de Emirbaba’ya top atarlar (Gökyüzünde Yayladan Adaçal’a, Adaçaldan Yaylaya ışık hüzmesi göründüğü söylenirdi), bu şekilde birbirleriyle haberleşirlermiş. Mikail ve Dedemler ArabAhmetoğlu (Münür Özkara’nın dedesi) Seyit Ağaya “Seyit Amca bizi Emirbabaya bi götür.” derler. Seyit Ağa (nur içinde yatsın) çocukların ısrarına dayanamaz “Şimdi yatalım, sabah eşeğimize azığımızı alalım koyulalım yola” der. Sabah olur hazırlanırlar, yola revan olurlar. Bir ara mola verip hep birlikte azıklarını yerlerken Seyit ağa çocuklara “Karşıdan kar getirin size ağda şurubu yapacağım” der. Getirirler, karla ağdayı karıştırıp çocuklara içirir.
Mikail “Seyit Amca bunu çok beğendim, ömrümün sonuna kadar unutmayacağım.” der.
Kalkıp toparlanırlar yola devam ederler. Çocuklardan biri yolda otların arasında tek tük çıkan sıtara çiçeğinden bir tane bulup Seyit Amca’ya getirir. O da “Onu misafirimiz Mikail’e verin.” der, Ona verirler ve Ona bu çiçeğin dilek çiçeği olduğunu anlatırlar. Emirbaba’yı ziyaret edip geri dönerler.
Göğüs Yayla’ya vardıklarında sıtara çiçeğini Dedemin topakevinin tavanına, direğe asarlar. Dayanıklı bir çiçek olan sıtara, uzun süre susuz kaldığı halde her gün çok güzel toplu güller verir. Mikail’e “Şansın açık olacak, sıtara çiçeği sürekli gül açtı.” derler. Mikail sevinir. Bu ara beklenmedik bir anda Terzi Patnos çıkagelir. Hacı Vahit Dedem “Patnos Efendi hoş geldin.” der. Terzi Patnos, “Hacı Vahit Ağa, annesi Mikail’i çok özledi, onu götürmeye geldim.” der. Dedem “Olur mu Patnos Efendi, birkaç gün sen de kal, yaylayı yaylatalım sana, beraber dönersiniz.” dese de Patnos kalmak istemez. Dedem “Bunda bir iş var, hayırlısı.” der. Heybelerine peynir, ışgın, kuzukulağı, göbelek, ekşimelek, kaymak doldurur, Mikail ile babasını yolcu eder. Ertesi gün Gölcük Yaylasına geçen biri “Vahit Ağa duydun? Yunan İzmir’e asker çıkarmış.” der. Dedem “Hele Terzi Patnos’un bir acelesi vardı, demek ki mesele buymuş. Atı hazırlayın.” der Azziye’ye iner.
Bakar Rumlar da bir telaşe, hazırlanıyorlar. Yeni mahalleye eskiden gavur mahallesi derlerdi (Bosna-i Cedit de derlerdi). Eski Emirdağın yerleşim olarak sokakları, caddeleri en planlı mahallesi idi. Hala onlardan kalma eski Rum evleri mevcut. Rumlar tedirgin Azziye’yi yavaş yavaş terkediyolar. Terzi Patnos Efendi ile Mikail de toparlanmaya başlarlar. Mikail müslüman arkadaşlarına ertesi sabah tek arabayla kimse görmeden gideceklerini söyler. Bizimkilerden ya Amcama ya da Babama, kaldıkları evin bahçesindeki dut ağacının altına bir küp altın gömdük alırsınız, der. Onlarda yaylada Mikail’e hediye ettikleri sıtara çiçeğini getirmeyi unutmamışlar. Çiçeği “Bu bizden sana anı hatıra olsun.” deyip Mikail’e verirler.
Emirdağında Esat Hocaların oturduğu evin bahçesindeki dut ağacının etrafı komple kazılmış, bişey bulamamışlar. Yalnız duvardan bir tane eski martin kısa tabanca çıkar. Rahmetli Esat Hoca o silahı arkadaşı Horanlı Akın Alp’in (Deli Akın’ın) babasına verir.
İkisi de Hasan Ali Yücel’in talebeleri öğretmen okulu mezunudurlar. Sanıyorum 80’li yıllardı, Akın o silahla kendini bacağından vurmuştu.
Kaynak: HALİS ERENOĞLU
Gönderen : Nur Rahşan ERENOĞLU