Aralık 1921 ayında birdenbire kar bastırmış, yollan kapamış, cepheye giden nakliye kolları geceye kalmadan yakın köy ve hanlara sığınmışlardı. O gece kar tipisine rağmen sabaha kadar yürüyen ve kışlanın kapısına kadar gelebilen cephane yüklü bir kağnı arabasının, her nasılsa kafilesinden ayrı olarak, genç bir kadının kışlaya kadar gelebildiği, şehre girmek nasip olmadan şose kenarında sabaha karşı donduğu anlaşılmıştı. Arabasındaki kıymetli yükün üstüne yorganını örten bu genç kadının bir elinde övendere olduğu halde, kollarım açarak yorganının üzerine dayanarak kaldığı, görevliler tarafından görülmüştü.
İki çavuş, genç kadının ölüsünü kaldırıp götürecekleri sırada yorganın altından birden bire çığlık kopararak ağlayan bir çocuğun feryadını duyunca şaşırmışlar ve şehit anayı bir yana bırakarak hemen yorganı kaldırmışlardı.
Gördükleri tablo şöyle idi;
Otlara sarılmış top mermileri arasında birleştirilmiş çulların içinde kundaklı bir kız çocuğunun donmaktan kurtulduğu ve müdahale üzerine uyanarak meme için ağlamağa başladığıdır.
Cephane ve yavrusu yoluna kendini feda eden bu kahraman anayı arabaya yerleştiren çavuşlar ağlaşarak, gün doğarken yola koyuldular. Öküz1er aç ve zayıf olduklarından arabayı çekemediler, bu yüzden çavuşlar öküzlere yardım ettiler. Bu kutsal yükü gurur ve iftiharla tümen karargâhının önüne çektiler.
Şehit kadını alaca önlüğünden ve başındaki benli örtüsünden keşfettiler.
Seydiler köyünden hemşehrilerine gösterdiler, onlar da ana ve çocuğu alarak köylerine götürdüler. Bu kadın gibi, adları sanları belirsiz ne analar, babalar ve yavrular vardır ki cephane taşırken yol boylarında ölmüşlerdir. (Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi İdari Faaliyetleri, 7.Cilt, s.136)
Şükrü TÜRKMEN