Pazar, Ekim 6, 2024
Ana SayfaKöşe YazılarıOp. Dr. Kayıhan ÇağlarBeylik mücadelesi haktır, beye biat esastır

Beylik mücadelesi haktır, beye biat esastır

Türk milliyetçiliği, global dünyanın evrensel köleleştirme iradesini boşa çıkarmayı hedeflemiş; kimlikli, kişilikli ve onurlu bir yaşam isteğinin ve medeniyet hedefinin adıdır. Türk milliyetçiliği;sadece etkiye karşı tepki gösteren reaksiyoner bir dünya görüşünün savunucusu vebölücü örgütlerin propagandası karşısında yalnıztepki gösteren değil, aksiyoner olmalıdır.

Türk milliyetçiliğinin iktidarı ancakmilletle bütünleşmekle mümkün olacaktır. Aksi halde, otokontrolünü sağlamak için enerjisini harcar ve kontrol edilebilirliği sağlamak için farklı sivil toplum kuruluşlarına da imkan tanımaz. O halde Türk milliyetçiliği sivilleşmek zorundadır. Sivil toplum kuruluşları alanında gerekli adımları atmak ve temsil gücü olan sivil toplum kuruluşlarıyla iletişimleri azami ölçüde artırmak elzemdir. Bu ilişkilerde amaç, onların yönetim şekline ve yöneticilerine müdahil olmaktan ziyade ihtisas alanlarındaki bilgi ve birikimlerinden yararlanmak olmalıdır.

Ülkü Ocakları, bu milletin evlatlarını milli manevi duygularla donatıp yine milletin hizmetine sunduğu okullardır. Hepimizi gururlandıran ve ülkemize Nobel ödülünü kazandıran Prof. Dr. Aziz Sancar örneğinde olduğu gibi, oralarda yetişen nesil; siyaset, sanat, eğitim, sağlık, bilim ve ticaret gibi alanlara geçerken o dünya görüşünü de oralarda temsil eder. Üniversitelerde ülkücü oranında artış sağlanması için orta öğretimden yükseköğretime yeni nesil aktarılması lazımdır. Ülkücü hareketin can damarları olan Ülkü Ocakları’nı geliştirmek, korumak ve gelecek asırlara yeni nesil aktarmasını sağlamak asli görevimizdir.

MHP’nin dünya görüşünü ve vaatlerini topluma aktarması için; kurultaylar, konserler, konferanslar, şölenler ve eğitimcilerle toplumla kaynaşmasını sağlayan iletişim kanallarının açık tutulması gerekmektedir. Kendi tabanına düzenli aralıklarla heyecan ve motivasyon yükleyen Erciyes Kurultayı gibi etkinliklere tekrar ağırlık verilmelidir.

MHP, kendi girişimci sınıfını oluşturmak mecburiyetindedir. Bunun için iş dünyasının; Osmanlı Coğrafyasındaki, Türk dünyasındaki ve Uluslararası arenadaki problemlerinin çözümü noktasında duyarlı olmalıdır. Ticaret ve ekonomi gibi alanlarda kurulan birlikleri destekleme, tabanının refah seviyesini yükseltme ve bu toplumsal yapılarda varlığını pekiştirme gibi bir çabaya girmelidir.

‘Türk milliyetçiliği’ dünya görüşü, başta Türkiye olmak üzere Türk dünyası, İslam dünyası ve bütün insanlığı günümüz ihtiyaçlarına göre yeniden okuyarak, anlayarak ve anlamlandırarak özünü kaybetmeden yeniden değerlendirilmelidir.

 MHP yönetimi, başta ülkücü taban olmak üzere bütün kurumlarında ülkücü iradeyi demokrasi içinde, demokrasiyi sindirerek şekillendirmek ve ortak akıl ile geleceğini belirlemek zorundadır. Türk-İslam ülküsü ruhuna uygun, müşterek aklı ortaya koyacak yeniden yapılanma içine girilmelidir.

Başbuğ Alparslan Türkeş; lider nasıl olmalıdır, sorusuna şöyle cevap vermiştir: “Vatansever bir liderin en büyük vazifesi, başka liderlerin de yetişmesini sağlamaya, hatta kendisinden daha kudretli ve kabiliyetlilerin çıkmasına yardımcı olmaya gayret etmektir… Bizde ise, özellikle tarihimizin son çağlarında liderler daima tek kalmayı temin etmeye çalışmışlar ve kendilerinden başka beliren şahsiyetlere karşı amansız bir mücadele açmışlardır. Bugün de partilerimiz ve politikacılarımız arasında yürütülen mücadele gayet yıkıcı olmaktadır… Çeşitli düşman akımlarının Türkiye aleyhinde tertipledikleri faaliyetlerde elemanlarına verdikleri ilk direktif ‘Türk milleti içinde yetişen seçkin şahsiyetleri tahrip etmek ve itibardan düşürmektir…” sözleri ile camiamızın bugün yaşadığı sıkıntılı sürecin çözüm şifrelerini vermiştir. 

Yaşadığımız süreç, camiamızda düzeltilemeyecek zararlara daha fazla sebebiyet vermeden; bizzat Sayın Genel Başkanımızın isteği ve talimatı iletüzük kurultayı toplamalı ve sağlıklı bir şekilde sonuçlanması içinbilhassa kendisi mihmandarlık yapmalıdır. MHP’deki liderlik tartışması, parti için fırsata çevrilmelidir.Bu dönemin, Türk milliyetçiliği için bir sinerji oluşturacak olgunluk ve demokratik nezaket çerçevesinde sonuçlanması gerekir. Parti üst kurul delegelerinin takdirine güvenilmelidir. Bu yarışta medeni cesaret gösterip aday olanların önü açılmalı ve desteklenmelidir. Bu bayrak yarışının; “hain”, “işbirlikçi”, “davayı satanlar”, “devşirme” gibisöylemlerinden arındırılıp edep ve nezakete uygun yürütülmesinden taviz verilmemelidir.Fitne ve fesatın camiamız içerisinde kol gezmesine imkan tanınmamalıdır.“Beylik mücadelesi haktır, beye biat esastır.” sözünden hareket ile; genel başkanlığa aday olmak, muhalefet etmek, eleştirmek, tüzük ve olağanüstü kurultay talebinde bulunmak; Türk töresinin, partinin, tüzüğün ve hukukun imkan verdiği doğal bir haktır.

Üzülerek müşahede ediyorum ki basın organlarında ve sosyal medyada; hakaretamiz ve herhangi bir kişi için dahi ağıza alınmaması gereken sözler,Sayın Genel Başkan için sarfedilmektedir.  Bu sözleri sarf edenlere diyorum ki; kendinize çeki düzen verin ve dönüp lütfen bir aynaya bakın… Biz bu davaya; ne kadar, nelerden vazgeçerek, nasıl ve hangi samimiyette hizmet ettik, sorusunu sorun… “49 sene bu hareketin içerisinde ve en az Sayın Bahçeli kadar…” cevabını içtenlikle verebilecek kaç kişi çıkar?Bu olumsuz tavrı sergileyenler, samimi ülkücü ve sevdalı partiliiseler bu yaklaşımdan vazgeçmelidir.MHP Genel Başkanının şahsında; makama, davaya, harekete ve partiye ziyadesi ile zarar verdiklerini görmezler mi? Sayın Bahçeli’nin; “Sevgide serbestlik, saygıda mecburiyet vardır.” şeklindeki ‘toplum içinde giderek eksikliği hissedilen saygı ve hürmetin vazgeçilmezliğini’ vurguladığı veciz sözü,siyasi literatüre not edilmiştir. O halde, aksi gerçekleşmediği sürece bizim anladığımız manada; şu anda Bey, 19 seneden beri ve halihazırda MHP Genel Başkanı olması sebebi ile Sayın Devlet Bahçeli Bey’dir ve camiamızdan azami saygıyı görmesi dekendisininen doğal hakkıdır.

Son söz: Davayı şahsileştirmeden ve münferit olaylara indirgemeden çıkar kaygıları ve ikbal oyunlarını berhava etmek ve kutlu hedefe doğru yürüyüşü yeniden başlatmak her Ülkücünün vazifesidir. Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir geleceğe taşıma görevinien küçük hücresine kadar özümseyen ve hisseden Türk milliyetçileri, dünden yarına ortak aklın köprüsünü kurmak mecburiyetindedir.Şen ve esen kalınız…

Sağlıklı Düşünce – Op. Dr. Kayıhan Çağlar ( kayihancaglar@gmail.com )

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
RELATED ARTICLES
- Advertisment -

Most Popular

Recent Comments